Top Menu

27 Nisan 2024 Cumartesi 

Resimli  Site içi  Google 

Ana menü
Ana sayfa
Haberler
Resimler
Videolar
Lakaplar
Yazılar
Askerlerimiz
Gururumuz
Kadromuz
Şiirler
Tel. Rehberi
Yalvaç Canlı
DUYURULAR
Vefatlar
Düğünler
Davetler
Etkinlikler
Genel Haberler
Yalvaç Ve Kasabalar
Gündem Ve Spor
Gurbetci Haberleri
Ziraat Haberleri
Eğlence
Sohbet
Fıkralar
Komik Video
Genel Video
Kurumlar
Belediye
Kooperatif
Okulumuz
Dernek
Radyo Dinle
Galeriden Rastgele Seçmeler
Rastgele Resim

Resmi Büyüt

Resmi Büyüt

Resmi Büyüt Galeriye Git Resmi Büyüt
Rasgele Videolar

Ziyaretçi İstatistiği
 Bugün   3475 
 Dün   6417 
 Toplam   6686172 
 Online No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, No, 34 
 Son Üye muratt 
 Toplam Üye 879 
 IP 18.119.126.80 

Doğum Günü Olan Üyelerimiz

hilal mercan (32)  , burhan32 (36)  ,
Kuyucak Hava Durumu
YALVAC HAVA DURUMU
Canlı Bölge Tv - Kuyucak Fm
Haber Mail Üyeliğine Katılın
 

E-Mail :

 
     
Nöbetçi Eczane

Köşe Yazarı Haluk Gümüştabak
Haluk Gümüştabak Köşe Yazıları
     Hadis konusuna, Kur'an ışığında birlikte bakalım.
Son Eklenen
BİZLER RİVAYETLERE GÜVENDİĞİMİZ KAD ...
NALH SURESİ 89. AYETİ DİKKATE ALMAY ...
FURKAN SURESİ 27, AHZAB 66. AYETLER ...
KIYAME SURESİ 30-31-32. AYETLERİN U ...
«İSRA SURESİ 71. AYET.» YOKSA BİZLE ...
Popüler
Kur'an ın emrettiği namaz, oruç ve ...
Dün kafa tutanlar, bugün neden susk ...
Dün söylediğini bugün unutanlar. ...
Bedelli vatandaşlık görevi hayırlı ...
Yine ders alamadık. ...
Yorumlar (Facebook veya Site Üzerinden Yorum Yapabilirsiniz)

 
Peygamberimizi hiç kimse dışlayamaz.
halukgta  28 Eylül 2012  

Peygamberimizi hiç kimse devre dışı bırakamaz, buna gücüde yetmez zaten. Ayrıca Allah ın elçisinin görev ve sorumluluğuna da, hiç kimse ne ilave yapabilir ne eksiltebilir.

Bu konuda Allah çok net açıklama yapmış ve hükmünü vermiştir Kur'anda. Kur'ana bakmayan, onu anlamak için çırpınmayan, Rabbin gerçeklerinide elbette göremeyecektir. Kur'anı rivayetler yoluyla anlamaya çalışan, asla doğrulara ulaşamaz. Kur'anı doğru anlamak isteyen, yine Kur'anın içinde gerçekleri aramalıdır. Yani Kur'an öğrencisi olmalıyız, edindiğimiz velilerin öğrencisi değil.

Peygamberimizin sünnetini, yolunu izlediğini söyleyen hiç kimse, bu peygamber sözüdür denildiğinde bu bilgiyi Kur'ana arz etmeden asla kabul etmez. Çünkü bilir ki peygamberimiz söylemediği halde, söyledi demenin cehennemde ebedi kalıcı olacağını bilir.

Onun içindirki her söylenene inanan, peygamberimizin ümmeti asla olamaz. Bakın peygamberimiz hadislerinde bizleri nasıl uyarıyor bu konuda.


Allah bazı farizalar vazetmiştir, onları aşmayın. Bazı hadler koymuştur, onlara yaklaşmayın. Bazı şeyleri haram kılmıştır, onları yapmayın. Bazı şeyleri de unutmaksızın size rahmet olması için hatırlatmamıştır, onları da araştırmayın.
Mahmud Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetin Aydınlatılması, sayfa 403


Ey insanlar ateş tutuşturuldu ve karanlık gecenin parçaları gibi fitneler yakınlaştı. Allah'a yemin ederim ki aleyhimde tutunacak bir şeyiniz yoktur; Kuran'ın helal kıldıkları dışında bir şeyi helal kılma-dım. Kuran'ın haram kıldıkları dışındakileri de haram kılmadım.
İbni Hişam Siret 4 sayfa 332


Benden sonra, benim adıma söylenecek çok söz duyacaksınız, Bu sözleri KURAN İLE KARŞILAŞTIRINIZ ki, benim sözüm olup olmadığı hakkında delalete düşmeyesiniz. Her kim ki, ben söylemediğim halde bu sözü peygamber söyledi dese BUYURSUN KENDİNİ CEHENNEMDEKİ YERİNE HAZIRLASIN.



Allah'ın kitabında helal kıldığı helal, haram kıldığı haramdır. Hakkında sustuğu ise serbesttir. Allah'ın serbest bıraktıklarını kabul edin ve bilin ki Allah hiçbir şeyi unutucu değildir.
Ebu Davud K. Etime 39/Tırmizi K. Libas 6 İbni Mace K. Etime 60/ El-Müracaat sayfa 20


Allah Kur'a na göre amel eden kavimleri yükseltir, onun gösterdiği yoldan gitmeyenleri de alçaltır.
Rivayet Ömer b. Hattab Müslim


İşte peygamberimizin gerçek ümmeti, din ve iman adına dikkatli olan, elçisine iftira atacak sözleri yakıştırmayandır.

Saygılarımla Haluk GÜMÜŞTABAK
 
hadis konusu
sercan  24 Eylül 2012  
Değerli kardeşlerim, bu yazımızda Rabbimizin bizim için göndermiş olduğu mukaddes kitabı Kur'an-ı kerim' deki ayetlere bakarak Resul-i Ekrem efendimizin konumunu , yetki kapsamını , görevlerini ve O'nun sünnetinin ve hadislerinin bizim için ne ifade etmesi gerektiğini tespit etmeye çalışacağız.
Zira bu günlerde şahit olduğumuz şeylerden birisi de şudur ki; bazı çevrelerce Resulullah'ın konumu düşürülüyor, yetkisi daraltılıyor, sünneti ise güvenilmez ve emin olunmayan bilgi sayılarak yalnız KUR'AN nazara verilmeye çalışılıyor. Yani "yalnız Kur'an bizi bağlar, onun dışındakilerden sorumlu değiliz, Resulullah'ın Kur'an'ın dışında hüküm verme yetkisi yoktur, Kur'an zaten apaçıktır, Peygamberin sözleri Kur'an'a vurulmalı" denerek bilerek veya bilmeyerek hadise ve sünnete karşı bir savaş başlatılmış gibi görünüyor.
İlginçtir ki bunu savunan insanların yazılarını okuduğumda Resullah'a itaat ile ilgili tek bir ayete bile rastlayamadım. Halbuki birçok ayet bunun hakkında nazil olmuştur. Kasıtlı bir şekilde bunlar görmezden gelinerek " Yalnız Kur'an'dan sorumluyuz" diyenlerin Kur'an'ın ayetlerini bile nasıl gizlediklerini esefle müşahede ettim.
Bu yüzden yalnız "KUR'AN'dan sorumluyuz" diyenlere, yalnız Kur'an'dan ayetler sunarak yukarıdaki iddialarının ne kadar yanlış olduğunu göstereceğiz. Bu konuda yalnız bir tek hadis ekleyerek yazıyı sonlandıracağız.
Bilindiği gibi dinimizin en temel kaynağı kaynağı Kur'an'dır. Dolayısıyla bir konuda hükme varmak için en evvel O'nun ayetlerine bakmamız lazım. Peki Kur'an-ı Kerim Hz. Peygamber hakkında ne diyor? İsterseniz şu ayete bir bakalım:
-"Kim Resul'e itaat ederse Allah'a itaat etmiş olur" (Nisa, 80)
Burada açıkça Cenab-ı Hak , Resule itaati Allah'a itaat ile aynı konumda tutmuştur. Bunu tersi de "Resule isyan eden Allah'a isyan etmiş olur" demektir. Dilerseniz bir başka ayeti gözden geçirelim:
-"De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana tabi olun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın" (Al-i İmran 31)
Cenab-ı Hak bu ayette sevgisini ve bağışlamasını Resulüne tabi olmaya bağlıyor. Yani Allahı sevmek iddiasında olanlar öncelikle Resule tabi olacaklar. Ondan sonra sevgilerini ispat etmiş olurlar. Allah da onlara sevgisini ve mağfiretini verecektir. Yine başka bir ayette yüce Rabbimiz şöyle buyurur:
-" Sana bîat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükâfat verecektir." (Fetih 10)
Resulullah'a biatın Allah'a yapılmış olduğunu söylüyor. Buna benzer ayetleri çoğalatabiliriz. Bu ayetlerden anlaşılıyor ki Resulullah'ın Allah katında yüce bir değeri var ve ona tabi olmak Allah katında çok ehemmiyetlidir.
Peki, Resul'e tabi olmak ne demektir. Bugün bile kullandığımız "ben sana tabiyim" cümlesi "sen nasıl istersen öyle olsun, sen ne dersen kabul.." manalarına gelir. Dolayısıyla "Resule tabiyim" demek "Sen nasıl istersen ya Resulallah, ne dersen kabul, ne istersen yaparım" demektir. Ayrıca tabi olmak demek Hz. Peygamber'in sünneti yerine getirmek demektir. Ona benzemeye çalışmak demektir.
Peki Resullulah heva ve hevesinden bir şey ister mi, veya konuşur mu? Şu ayete bir bakalım "O hevasından konuşmaz, Söyledikleri, kendisine indirilen bir vahiydir." (Necm 3)
Demek ki Resulullah hevasından konuşmuyor. Acaba Resulullah'ın konuşması sadece Kur'an'dan ibarettir desek doğru olur mu? Ya da Resulullah Kur'an'ın dışında bize bir şeyler anlatmış mıdır, Taki Kur'an'ı okuduğumuz gibi eğer başka konuşmaları, öğütleri ve öğrettikleri varsa onları da okuyalım. Onlara da sahip çıkalım. Bu konu da yine kur'an'a müracaat edip soralım. Bakın bir ayette nasıl anlatılıyor bu aradığımız:
"(İbrahim dedi ki:) Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Bakara 129)
Cenab-ı Hakk Hz. İbrahimin bu duasını kabul etmiş olacak ki bir ayetinde şöyle buyuruyor:
"Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik." (Bakara 151)
Yukarıda sorduğumuz sorunun cevabını burada bulmuş olduk. Bu demektir ki Hz. Peygamber Bize
1-Allahın ayetlerini okuyor
2-Bizi Kötülükten arındırıyor
3-Kitabı yani Kur'an'ı ÖĞRETİYOR
4-Hikmet'i ÖĞRETİYOR
5- Ayrıca daha bilmediğimiz nice şeyleri bize öğretiyor.
Dikkatinizi bir daha çekmek istiyorum ki Hz. Peygamber bize Kur'an okumanın ve talim etmenin dışında HİKMET'i ve bilmediğimiz nice şeyleri de ders veriyor ve bizi bu surette kötülüklerden arındırmış oluyor. Peki ama Biz sadece Kur'an'dan sorumluyuz diyenler Resulullah'ın Kur'an dışındaki bize öğrettiği şeyleri neden görmezden gelmeye çalışıyorlar. Halbuki Allah , Hz. Peygamber'in Kur'an dışında bize öğrettiği HİKMET'i ve bilmediğimiz birçok konudaki açıklamalarını önemli görüyor ve bize peygamberin bu vazifesinden övgüyle bahsediyor.
Bu ayette HİKMET ten ve bilmediğimiz şeyleri talimden kastın sanırım sünneti seniyye ve hadis-i şerifler olduğunu söylememe gerek yok. Evet HİKMET ten kasıt hadis ve sünnettir. Çünkü bunlar KİTAB ın okunması ve öğretilmesinden ayrı birer madde olarak zikredilmiş. Arapça gramerine aşina olanlar bunların aynı şeyler olmadıklarını kolaylıkla fark eder.
Burada dikkatinizi çekmek istediğim bir şey daha var. Cenab-ı Hak "ayetleri okuyan" (yetlu) ve "KİTABI öğreten" (yuallimuhum) olarak iki ayrı vazifeden bahsetmiş. Yani bu şu manaya gelir: ayetleri insanlara okumak ve tebliğ etmek yetmiyor. Ayrıca bu ayetlerin talimi yani öğretilmesi de lazım. Peki KİTAB olan KUR'AN apaçık değil mi zaten, niçin öğretilmeye ihtiyaç olsun? Bir çok ayette KUR'AN kendini "apaçık" (mubin) olarak tanıtır. Ama "Talim" kelimesi de ciddi bir çalışmayı içerir. Ayrıca KUR'AN ın talimi yani öğretilmesi de ne demek. O büyük küçük herkes tarafından anlaşılmıyor mu acaba? Yoksa Kur'an'da bizim bilemediğimiz kapalı kalan ve ancak alimlerin açabileceği manalar mı var? Malumdur ki talimi alimler yapar.
Bu sorumuzun cevabını yine ayetten arayalım. Bir ayette Cenab-ı Hak şöyle buyurur:
"Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin kalplerindeki apaçık âyetlerdir. Bizim âyetlerimizi ancak zalimler inkâr eder." (Ankebut 49)
Böylece şunu anlıyoruz ki kendilerine "ilim verilenler" yani alimlerin kalplerinde "apaçık" olarak bu ayetler bulunuyor. O halde Kur'an'ın her insana açılmayacak ve bir alimin talimine öğretmesine ihtiyaç duyulacak ayetleri vardır.
Ayrıca bir ayette şöyle buyurur:
" Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara iyice açıklasın (liyübeyyine). Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir". (İbrahim 4)
"..İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman (litübeyyine) ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik." (Nahl 44)
Bu ve buna benzer biçok ayette Hz. Peygamber'in insanlara Kur'an'ı ve diğer ilahi emirleri açıklama (beyan) görevi verilmiştir. Buradaki beyandan kasıt tilavet ya da fasih ve açık bir şekilde konuşmak değildir. Çünkü zaten Araplar gayet fasih ve açık konuşmakta mahir olup buna ihtiyaç yoktu. Ayrıca "beyan" kavramı bunlardan farklı içeriktedir. O halde bu beyan ve açıklama kelimesi şu manalara gelir.
1-Kur'an'da anlaşılması zor olan cümlelerde Cenab-ı Hakkın muradını açıklamak
2-Namaz, oruç, hac, zekat gibi ahkama dair konularda Kur'an'da anlatılan öz ve kısa ifadeleri tafsil etmek ve ayrıntılarıyla anlatmak.
Gerçekten de Kur'an'da namaz emredilir ama nasıl kılınacağı açıklanmaz, hakeza oruç farz kılınmış ama ayrıntısı yok. Ne zaman başlar ne zaman biter, neler orucu bozar, kimlere oruç farz kimlere değil bunların tafsilatı yoktur. Buna benzer birçok konuda tafsil gerekmektedir.
Bu da gösteriyor ki Kur'an'ın açıklanmayı gerektiren yönleri olup Cenab-ı Hak da bu açıklama işini yukarıda ki ayetlerle Hz. Peygambere vermiştir. O da bu işi hadislerden anladığımız kadarıyla gayet mükemmel olarak yapmıştır. Bu açıklamalara ve uygulamalara hadis ve sünnet diyoruz.
Ayrıca "Kur'an'ı öğüt almak (zikir) için kolaylaştırdık, öğüt alan yok mu" (Kamer 17) ayetindeki kolaylık öğüt almak içindir. Bu ayetin bağlamında geçmiş ümmetlerin ve peygamberlerin başına gelenler anlatılmaktadır. Burada şer'i hüküm çıkarma durumu yoktur. Her okuyan Kur'an'dan öğüt ve nasihatini alır. Yoksa hüküm çıkarmak ve kapalı, özet olan yerleri tafsil etmek bu kolaylık kapsama girmez.
Peki Kur'an'ın açıklanmaya ihtiyacı yoktur, her şey apaçık Kur'an'da vardır diyen insanlara ne demeli. Resulullah'a Allah'ın vermiş olduğu bu beyan görevini nasıl inkar edebilirler. Yukarıdaki ayetlerde ayan beyan gördük. Yalnız Kur'an'dan sorumluyuz diyenlerin böyle bir sorumsuzluk yapmaları nasıl açıklanır. Kur'an'ı pek de okumadıkları ve anlamadıkları ya da kasten anlamak istemedikleri anlaşılmaktadır.
Peki başka bir konuya gelelim. Acaba Hz. Peygamber'in, Kur'an'daki hükümlerin dışında hüküm verme yetkisi var mıdır? Yoksa böyle bir yetkisi yoktur da sadece Kur'an'da olan hükümler den mi sorumluyuz?.
Bu sorunun cevabını yine Kur'an ayetlerinden arayalım. Aşağıdaki ayetlerde şöyle buyrulur:
"Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (A'raf 157)
"Allah ve Resûlü bir iş hakkında hüküm verdikleri zaman, hiçbir mü'min erkek ve hiçbir mü'min kadın için kendi işleri konusunda tercih kullanma hakları yoktur. Kim Allah'a ve Resûlüne karşı gelirse, şüphesiz ki o apaçık bir şekilde sapmıştır".(Ahzab 36)
"Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar".(nisa 67)
"Aralarında hüküm vermesi için Allah'a (Kur'an'a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir. Ama gerçek (verilen hüküm) kendi lehlerinde ise, boyun eğerek ona gelirler. Aralarında hüküm vermek için Allah'a (Kur'an'a) ve Resûlüne davet edildiklerinde, mü'minlerin söyleyeceği söz ancak, "işittik ve iman ettik" demeleridir. İşte onlar kurtuluşa erenlerin ta kendileridir."(Nur 48-52)

Ayetlerden açıkça anlaşılan odur ki , Allahın Resulü bize iyi ve temiz şeyleri helal kılar, kötü ve pis şeyleri de haram kılar. Dikkat edelim ,Bunu kim diyor, Allah diyor. A'raf 157. Ayette. Demek ki Hz. Peygamber'in hüküm koyma, helal ve haram kılma yetkisi var. Burada ayet " Peygamber size yalnızca Kur'an'da olanı Haram ya da helal eder" demiyor. Mutlak ve sınırsız olarak bu yetkiyi vermiş. Kur'an'da da bazı helaller ve haramlar vardır. Ama bunlar sınırlı sayıdadır. Fakat "temiz" ve "pis" şeyler sınırsızdır. Peygamberin "KİTABI BEYAN ETME" görevinden yukarıda bahsetmiştik. İşte burada bunu bir daha görüyoruz. Allahın Kur'an'da özet bir şekilde zikrettiği ya da hiç zikretmediği birçok helal ve haramları Hz. Peygamber bizlere anlatarak Kur'an'ı tafsil ve şerh etmiş oluyor.
Peki başka ne diyor ayette? "Allah ve Resulü bir işte hüküm verdikleri zaman" cümlesinde "Allah hüküm verir. Resulü de hüküm verir." şeklinde iki ayrı yetkiyi görüyoruz. Eğer ikisi de aynı olsaydı ayet "Allah hüküm verdiği zaman" derdi . Ama Resulu de ekliyor. Demek ki Hz. Peygamber'in de Allahın verdiği hüküm dışında bir hüküm verme serbestliği var.

Bunu sonraki ayette daha net görebiliyoruz. Ne diyor ayette?
" ..Aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar".(nisa 67)" Burada sadece Hz. Peygamber'in hüküm verme durumu var. Ve Cenab-ı Hak bu verilen hükmü kabul etmemeyi imansızlıkla=küfürle aynı tutuyor.
Peki Hz. Peygamber'in Kur'an'ın dışında hüküm verme yetkisi yoktur diyenler acaba bu ayetleri görmüyorlar mı? "yalnız Kur'an'dan sorumluyuz" diyen insanlar nasıl olurda bu konuda sorumsuz davranıyorlar anlamak mümkün değil.
Gelelim başka bir konuya , o da hadis ve sünnetin güvenilir olup olmaması durumudur.Yani hadisler sıhhatinden şüphe etmeyecek şekilde doğru mudur? Bilindiği gibi Kur'an'ın hükmü kıyamete kadar geçerlidir. Bir mü'min bundan asla şüphe etmez.
Peki Kur'an'da peygambere tabi olmak ve onun sünnetine uymakla ilgili onlarca ayet var. Bizi sünnete uymaya teşvik ediyor ve hatta zorunlu tutuyor. Ama hadislerin güvenilir olmadıklarını söylemek bu ayetlerin geçersiz kaldıkları sonucuna bizi çıkarır. Yani eğer hadisler güvenilmez ve doğruluğundan emin olamadığımız bir bilgiyse o zaman bu ayetlerin de hükmü kalkmış oluyor. Ya da emin olunmayan bir bilgiye yani hadise tabi olmamız emrediliyor.
Ne dersiniz Allah kelamının hükmü kalkar mı? Ya da emin olunmayan bir bilgiye uymak için teşvik eder mi? İkisi de değil. O halde hadislerin güvenilirliği hakkındaki OLUMSUZ yorumlara kulak asmamalıyız. Zaten hadis alimlerimiz akıllara durgunluk verecek bir azim ve gayretle hadislerin üzerine düşerek hadislere karıştırılmak istenen batıl sözleri ayıklamışlardır. Ümmetin alimleri de bu konuda başta kütüb-ü sitte dediğimiz altı hadis külliyatı olmak üzere bir çok hadis kitabının güvenilir olduğu üzerinde birleşmişlerdir.
Bu kaynaklarda hadislerin sıhhat mertebeleri zikredilmiştir. İçlerinde zayıf hadisler de vardır. Ama zayıf hadis demek mevzu (uydurulmuş) hadis demek değildir. Mevzu (uydurulmuş) hadislerle ilgili kitaplar yazılmış ve bunlar bu kitaplarda toplanmıştır.
Hadis usulüne aşina olan arkadaşlar bilirler ki bir hadisin kabulünde "Kur'an'a zıt olmamak" şartı vardır. Hadis metin olarak şaz ve illetten uzak olmalıdır. Yani Kur'an ve meşhur sünnette anlatılanlara muhalif olmamalıdır. "Yalnız Kur'an'dan sorumluyuz" diyenlerin "hadisleri Kur'an'a arz etme" teklifleri başta hadis alimleri olmak üzere zaten uygulanıyordu. Ama bu işin ehli olan allameler tarafından yapılıyordu.
Şimdi yeni yetme "kur'an'cılar" ne Kur'an'ı biliyorlar, ne Arapçayı derinlikleriyle biliyorlar, ne de hadis ve sünnette uzmanlıkları var. Yetersiz bilgileriyle hadisleri Kur'an'a arz etmeye kalkıyorlar. Ve de yanlış arz ve kıyaslamalar yaparak kendilerini de kendilerini dinleyenleri de helakete sürüklüyorlar. Bu şuna benzer ki: Bir çocuğun eline silah verirsin o da kalkar kendini ya da seni vurur. Ama o silah bir komutanın elinde olursa düşmanı vurur.
Netice olarak bir hadis ile konuyu bağlayalım.
Mikdad b. Ma'dikerib (r.a) Allah Rasulünün (sav) şöyle dediğini rivayet ediyor." Dikkat edin, Bana Kur'an'la birlikte bir misli daha verildi. Karnı tok bazı kimselerin koltuklarına yaslanıp 'Kur'an'a sarılın. Onda bulduğunuz helalleri helal, haramları da haram sayın' diyecekleri zaman pek yakındır. Dikkat edin, Allah Rasulünün haram kıldığı şeyler de Allah'ın haram kıldığı şeyler gibidir." (Ebu Davut, Sünne,5, H.No.4591, Bu lafızlara yakın olarak dört ayrı kaynakta daha geçmektedir)
Değerli kardeşlerim, Kur'an'ın arkasına sığınıp da hadis ve sünneti hükümsüz kılmaya çalışmak, ne gerekçeyle olursa olsun doğru değildir. Çünkü bizzat Kur'an, elliden fazla ayetinde sünnete uymayı bize emretmektedir. Ayetleri bağlamlarından koparıp olmadık yorumlarla ayetlere demek istemediği şeyleri söyleterek hadis ve sünneti değersizleştirmek, gözden düşürmek, hükmünü kaldırmak Allah Resulünü incitir.
"Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır." (Tevbe 61)

Ahmet TÜRKMEN
20.09.2012 PERŞEMBE




EK- Hz. Peygamber ile ilgili bir kısım ayetler

"Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin." (Bakara 129)
"Nitekim kendi aranızdan, size âyetlerimizi okuyan, sizi her kötülükten arındıran, size kitap ve hikmeti öğreten, ayrıca bilmediklerinizi de öğreten bir peygamber gönderdik." (Bakara 151)
De ki: "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Al-i İmran 31)
De ki: "Allah'a ve Peygamber'e itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şüphe yok ki Allah kâfirleri sevmez. (Al-i İmran 32)
Rabbimiz! Senin indirdiğine iman ettik ve Peygamber'e uyduk. Artık bizi (hakikate) şahitlik edenlerle beraber yaz." (Al-i İmran 53)
Allah'ın, kendisine Kitab'ı, hükmü (hikmeti) ve peygamberliği verdiği hiçbir insanın, "Allah'ı bırakıp bana kullar olun" demesi düşünülemez. Fakat (şöyle öğüt verir:) "Öğretmekte ve derinlemesine incelemekte olduğunuz Kitap uyarınca rabbânîler (Allah'ın istediği örnek ve dindar kullar) olun." (Al-i İmran 79)
Hani, Allah peygamberlerden, "Andolsun, size vereceğim her kitap ve hikmetten sonra, elinizdekini doğrulayan bir peygamber geldiğinde, ona mutlaka iman edeceksiniz ve ona mutlaka yardım edeceksiniz" diye söz almış ve, "Bunu kabul ettiniz mi; verdiğim bu ağır görevi üstlendiniz mi?" demişti. Onlar, "Kabul ettik" demişlerdi. Allah da, "Öyleyse şahid olun, ben de sizinle beraber şahit olanlardanım" demişti. (Al-i İmran 81)
Allah'a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin. (Al-i İmran 132)
Andolsun, Allah, izniyle, onları (müşrikleri) kırıp geçirdiğiniz sırada size olan va'dini gerçekleştirdi. Nihayet sevdiğiniz şeyi (zaferi) size gösterdikten sonra, za'f gösterdiniz. (Peygamber'in verdiği) emir konusunda tartıştınız ve emre karşı geldiniz. İçinizden dünyayı isteyenler de vardı, ahireti isteyenler de. Sonra sizi denemek için onlardan yüzünüzü çevirdi. (Kaçıp hezimete uğradınız. Buna rağmen) sizi bağışladı. Allah, mü'minlere karşı çok lütufkârdır. (Al-i İmran 152)
Andolsun, Allah, mü'minlere kendi içlerinden; onlara âyetlerini okuyan, onları arıtıp tertemiz yapan, onlara kitab ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuştur. Oysa onlar, daha önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Al-i İmran 164)
Kim de Allah'a ve Peygamberine isyan eder ve O'nun koyduğu sınırları aşarsa, Allah onu ebedî kalacağı cehennem ateşine sokar. Onun için alçaltıcı bir azap vardır. (Nisa 14)
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin. Peygamber'e itaat edin ve sizden olan ulu'l-emre (idarecilere) de. Herhangi bir hususta anlaşmazlığa düştüğünüz takdirde, Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız, onu Allah ve Resûlüne arz edin. Bu, daha iyidir, sonuç bakımından da daha güzeldir. (Nisa 59)
Münafıklara, "Allah'ın indirdiğine (Kur'an'a) ve Peygambere gelin" dendiği zaman, onların senden büsbütün uzaklaştıklarını görürsün. (Nisa 61)
Biz her peygamberi sırf, Allah'ın izni ile itaat edilmek üzere gönderdik. Eğer onlar kendilerine zulmettikleri zaman sana gelseler de Allah'tan günahlarının bağışlamasını dileseler ve Peygamber de onlara bağışlama dileseydi, elbette Allah'ı tövbeleri çok kabul edici ve çok merhametli bulacaklardı. (Nisa 64)
Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse, işte onlar, Allah'ın kendilerine nimet verdiği peygamberlerle, sıddîklarla, şehidlerle ve iyi kimselerle birliktedirler. Bunlar ne güzel arkadaştır. (Nisa 69)
Kim peygambere itaat ederse, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse, (bilsin ki) biz seni onlara bekçi göndermedik. (Nisa 80)
Kendilerine güvenlik (barış) veya korku (savaş) ile ilgili bir haber geldiğinde onu yayarlar. Hâlbuki onu peygambere ve içlerinden yetki sahibi kimselere götürselerdi, elbette bunlardan, onu değerlendirip sonuç (hüküm) çıkarabilecek nitelikte olanları onu anlayıp bilirlerdi. Allah'ın size lütfu ve merhameti olmasaydı, pek azınız hariç, muhakkak şeytana uyardınız. (nisa 83)
Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü'minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir. (Nisa 115)
Şüphesiz, Allah'ı ve peygamberlerini inkâr edenler, Allah'a inanıp peygamberlerine inanmayarak ayrım yapmak isteyenler, "(Peygamberlerin) kimine inanırız, kimini inkâr ederiz" diyenler ve böylece bu ikisinin (imanla küfrün) arasında bir yol tutmak isteyenler var ya; işte onlar gerçekten kâfirlerdir. Biz de kâfirlere alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır. (Nisa 150-151)
Ey kitap ehli! Peygamberlerin arası kesildiği bir sırada, "Bize ne müjdeleyici bir peygamber geldi, ne de bir uyarıcı" demeyesiniz diye, işte size (hakikatı) açıklayan elçimiz (Muhammed) geldi. (Evet,) size bir müjdeleyici ve uyarıcı gelmiştir. Allah, her şeye hakkıyla gücü yetendir. (Maide 19)
Öyleyse Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin ve Allah'a karşı gelmekten sakının. Şayet yüz çevirirseniz bilmiş olun ki, elçimize düşen sadece apaçık tebliğdir. (Maide 92)
Onlar kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiğimiz kimselerdir. Eğer şunlar (inanmayanlar) bunları tanımayıp inkâr ederlerse, biz onları inkâr etmeyecek olan bir kavmi, onlara vekil kılmışızdır. (En'am 89)
Ey Âdemoğulları! İçinizden size benim âyetlerimi anlatan Peygamberler gelir de her kim Allah'a karşı gelmekten sakınır ve hâlini düzeltirse, artık onlara korku yoktur. Onlar üzülecek de değillerdir. (A'raf 35)
Onlar, yanlarındaki Tevrat'ta ve İncil'de yazılı buldukları Resûle, o ümmî peygambere uyan kimselerdir. O, onlara iyiliği emreder, onları kötülükten alıkoyar. Onlara iyi ve temiz şeyleri helâl, kötü ve pis şeyleri haram kılar. Üzerlerindeki ağır yükleri ve zincirleri kaldırır. Ona iman edenler, ona saygı gösterenler, ona yardım edenler ve ona indirilen nura (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. (A'raf 157)
(Ey Muhammed!) De ki: "Ey insanlar! Şüphesiz ben, yer ve göklerin hükümranlığı kendisine ait olan Allah'ın hepinize gönderdiği peygamberiyim. O'ndan başka hiçbir ilâh yoktur. O, diriltir ve öldürür. O hâlde, Allah'a ve O'nun sözlerine inanan Resûlüne, o ümmî peygambere iman edin ve ona uyun ki doğru yolu bulasınız." (A'raf 158)
(Ey Muhammed!) Sana ganimetler hakkında soruyorlar. De ki: "Ganimetler, Allah'a ve Resûlüne aittir. O hâlde, eğer mü'minler iseniz Allah'a karşı gelmekten sakının, aranızı düzeltin, Allah ve Rasûlüne itaat edin." (Enfal 1)
Ey iman edenler! Allah'a ve Peygamber'e hainlik etmeyin. Bile bile kendi (aranızdaki) emanetlerinize de hainlik etmeyin. (Enfal 27)
Ey Peygamber! Sana ve sana tabi olan mü'minlere Allah yeter. (Enfal 64)
Yine onlardan peygamberi inciten ve "O (her söyleneni dinleyen) bir kulaktır" diyen kimseler de vardır. De ki: "O, sizin için bir hayır kulağıdır ki Allah'a inanır, mü'minlere inanır (güvenir). İçinizden inanan kimseler için bir rahmettir. Allah'ın Resûlünü incitenler için ise elem dolu bir azap vardır." (Tevbe 61)
Andolsun, size kendi içinizden öyle bir peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü'minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.
(Tevbe 128)
Biz her peygamberi, ancak kendi kavminin diliyle gönderdik ki, onlara (Allah'ın emirlerini) iyice açıklasın. Allah, dilediğini saptırır, dilediğini de doğru yola iletir. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (İbrahim 4)
(O peygamberleri) apaçık belgeler ve kitaplarla gönderdik. İnsanlara, kendilerine indirileni açıklaman ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur'an'ı indirdik.(Nahl, 44)
Aralarında hüküm vermesi için Allah'a (Kur'an'a) ve peygambere çağırıldıkları zaman, bir de bakarsın ki içlerinden bir grup yüz çevirmektedir.(Nur 48)
"Allah'a itaat edin, peygambere itaat edin" de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. Peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir. (Nur 54)
(Ey inananlar!) Peygamberin (sizi) çağırmasını aranızda birbirinizi çağırmanız gibi tutmayın. İçinizden biribirini siper ederek sıvışıp gidenleri Allah gerçekten bilir. Artık onun emrine muhalefet edenler, başlarına bir belânın gelmesinden veya elem dolu bir azaba uğramaktan sakınsınlar.(Nur 63)
Peygamber, mü'minlere kendi canlarından daha önce gelir. Onun eşleri de mü'minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allah'ın Kitab'ına göre, (miras konusunda) birbirleri için (diğer) mü'minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap'ta yazılıdır. (Ahzab 6)
Evlerinizde oturun. Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın. Namazı kılın, zekâtı verin. Allah'a ve Resûlüne itaat edin. Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor. (Ahzap 33)
O inanan kimse dedi ki: "Ey kavmim! Bana uyun ki, sizi doğru yola ileteyim." (Mü'min 38)
Doğrusu onları (Mekke müşriklerini) ve atalarını kendilerine hak olan Kur'an ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar (dünya nimetlerinden) yararlandırırım. (Zuhruf 29)
Şüphesiz o Kıyametin (kopacağının) bir bilgisidir. Artık onun hakkında asla şüphe etmeyin, bana uyun, bu doğru bir yoldur. (Zuhruf 61)
Nerede onlarda öğüt almak?! Oysa kendilerine (gerçeği) açıklayan bir peygamber gelmişti. (Duhan 13)
Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun, ona iman edin ki, günahlarınızı bağışlasın ve sizi elem dolu bir azaptan kurtarsın." (Ahkaf 31)
Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın. (Muhammed 33)
Sana bîat edenler ancak Allah'a bîat etmiş olurlar. Allah'ın eli onların ellerinin üzerindedir. Verdiği sözden dönen kendi aleyhine dönmüş olur. Allah'a verdiği sözü yerine getirene, Allah büyük bir mükafat verecektir" (Fetih 10)
Köre güçlük yoktur, topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değillerdir.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu, içlerinden ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse, onu elem dolu bir azaba uğratır. (Fetih 17)
Ey iman edenler! Allah'ın ve Peygamberinin önüne geçmeyin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah hakkıyla işitendir, hakkıyla bilendir. Ey iman edenler! Seslerinizi, Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın, yoksa siz farkına varmadan işledikleriniz boşa gider. (Hucurat 1-2)
Bedevîler "İman ettik" dediler. De ki: "İman etmediniz. (Öyle ise, "iman ettik" demeyin.) "Fakat boyun eğdik" deyin. Henüz iman kalplerinize girmedi. Eğer Allah'a ve Peygamberine itaat ederseniz, yaptıklarınızdan hiçbir şeyi eksiltmez. Allah, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir." (Hucurat 14)
Ey iman edenler! Peygamber ile baş başa konuşacağınız zaman, baş başa konuşmanızdan önce bir sadaka verin. Bu, sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şâyet (sadaka verecek bir şey) bulamazsanız, bilin ki Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir. (Mücadele 12)
Allah'ın, (fethedilen) memleketlerin ahalisinden savaşılmaksızın peygamberine kazandırdığı mallar; Allah'a, peygambere, onun yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışlara aittir. O mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir servet (ve güç) hâline gelmesin diye (Allah böyle hükmetmiştir). Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah'a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah'ın azabı çetindir. (Haşr 7)
O, ümmîlere, içlerinden, kendilerine âyetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve hikmeti öğreten bir peygamber gönderendir. Hâlbuki onlar, bundan önce apaçık bir sapıklık içinde idiler. (Cuma 2)
Allah'a itaat edin, peygambere de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz, bilin ki elçimize düşen sadece apaçık bir tebliğdir. (Tegabun 12)
Hani peygamber eşlerinden birine, gizli bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü (başkasına) haber verip Allah da bunu peygambere bildirince, peygamber bunun bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber, bunu ona (sırrı açıklayan eşine) haber verince o, "Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber, "Bunu bana, hakkıyla bilen ve hakkıyla haberdar olan Allah haber verdi" dedi. (Tahrim 3)
Bu son ayette Hz. Peygamberin Kuran dışında da vahiy aldığının ispatı vardır. Yani vahiy Kur'an ile sınırlı değildir.




  Toplam 2 yorum yapıldı 
Yorum Ekle
Yorum Yazmak için Üye Olmanız Gerekiyor.

Lütfen

Üye Girişi Yapınız   Veya  Üye Olunuz


Sanal Kabir Ziyareti
Köşe Yazarlarımız

Eyüp Öztürk

O Gün

12.03.2015  Okuma:6663

İlyas Şahan

Ne Güzel Cahildik

9.12.2012  Okuma:9358

Yunus Koşar

Sayın Başbakanım

26.05.2012  Okuma:9790

Haluk Gümüştabak

BİZLER RİVAYETLERE GÜVENDİĞİMİZ KADAR, NE YAZIK Kİ ALLAH’A, ONUN KİTABI KUR’AN’A GÜVENMİYORUZ.

23.04.2024  Okuma:22

Yaşar Bardak

Tohumuma dokunmayın ! Aç kalmak istemiyorum....

7.05.2014  Okuma:8009
Anket
Bu site sizce nasıl olmuş ?
Çok güzel
Güzel
Normal
Biraz kötü
Çok kötü
Tarihte Bugün

» 27 Nisan 1909 - 2. Abdülhamid Han'ın tahttan indirilmesi.

Biliyormusunuz?
Bugüne kadar yaşamış en ağır kişi 635 kiloya ulaşan Washingtonlu Jon Brower Minnoch.  
Günün Sözü !
Deryada sonsuzluğu zikretmeye ne zahmet! Al sana, derya gibi sonsuz Karacaahmet! Necip Fazıl KISAKÜREK  
Döviz-Merkez Bankası
$ USD Alış Satış
 32.4527 32.5111
€ Euro Alış Satış
  34.8255 34.8882
Kan Bankası
Anasayfa  İletişim