İslam toplumu olarak, ne yazık ki din ve iman adına bir noktada buluşmayı, anlaşmayı bırakın, birbirimizle kanlı bıçaklı kavga eder olduk. Peki, anlaşamadığımız nedir diye hiç düşündük mü?
Aynı dinin mensuplarıyız. Aynı peygambere ve aynı kitaba iman ettiğimizi söylüyoruz. Bu durumda sorun nerede? Sanırım sorun, atalarımızdan rivayetler yoluyla, günümüze kadar gelen itikatların ve inançların, dine koyduğu hükümlerde.
Peygamberimizin devrinde yaşayan, Ehli kitabın da yaptığı yanlışların, aynı konuda olduğunu görüyoruz. Kur'an a iman etmek isteyen bazı ehli kitap, atalarından gelen inançlarını da yaşamak istediklerini, ama Allah ın buna asla izin vermediğini, açıkça görüyoruz. Allah bu kişilere ne diyordu hatırlayalım.
Ankebut 51: Kendilerine okunan kitabı, sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda inanan bir kavim için bir rahmet ve bir öğüt vardır.
Allah işte ayetlerini bu kadar açık anlatıyor ki bizlere, öğüt ve dersler alabilelim. Sizler bu ayeti tebliğ aldıktan, iman ettikten sonra, Kur'an ın dışından da sorumlu olabileceğimiz hükümler vardır, diyebilir misiniz hala?
Geleneklerimizi elbette yaşayalım, bunda hiç bir sorun yok. AMA GELENEKLERİMİZİN, YAŞADIĞIMIZ DİNİ YÖNLENDİRMESİNE ASLA İZİN VERMEYELİM. Bunu yapan geçmiş kavimler, Allah ın dininden sapmışlardır.
Bizler şu soruyu kendimize sormalı ve Kur'an dan cevabını mutlaka aramalıyız.
(Bugün İslam toplumu olarak bizler, Kur'an ın tüm ayetlerine kayıtsız şartsız iman ediyor muyuz? Yoksa bazı ayetlerin, hükmünün kalktığına inanıyor, bazı ayetleri de görmezden mi geliyoruz.)
Bu soruma belki genel çoğunluk, evet tüm ayetlerin hepsine iman ediyoruz, diye cevap vereceklerine inanıyorum. İslam ı tarikat ve cemaat eksenli yaşayan din kardeşlerimizin bir kısmı, evet bugün bazı ayetlerin hükmü kalkmıştır, Allah nesih etmiştir, yani hükmünü diğer bir ayetle kaldırmıştır diye inanmaktadır. Hâlbuki Allah, gönderdiği kitaplar arasında nesih yaptığından bahseder. Bir kısmı da bazı rivayet hadisleri öne sürerek, bu hadis şu ayetin hükmünü kaldırmıştır, deme yanılgısına bile düşmektedirler.
Bu konular üzerinde, Kur'an ı rehber alarak çok dikkatle düşünmeliyiz. Eğer bizler Allah ın tüm ayetlerine açıkça iman ettiğimizi söylüyorsak, bir ayetin hükmüne bile ters düşen bir düşünce sergiler, ya da inanırsak gerçek iman etmemiş olacağımızı, Kur'an açıkça söylemektedir.
Kur'an, hüküm yalnız Allah ın dır, O hüküm verenlerin en hayırlısıdır der. Ben hükmüme kimseyi ortak etmem. Kur'an da hiçbir eksik bırakmadık ve her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diye açıklama yapar. Çok net bir hüküm vererek, sizleri Kur'an dan hesaba çekeceğim diyerek de noktayı koyar.
Peki, bizler Kur'an ın apaçık ayetlerini okuduğumuz ve iman ettiğimizi söylediğimiz halde, neler söyleriz ve iman ederiz? Ne yani peygamberimiz postacımıydı diye başlarız ve ucu açık bir inancı, bu sözlerle yaşar gideriz. Neler söylemeyiz ki. Yalnız Kur'an ile olur mu, Kur'an da her bilgi yoktur, O özet bilgileri verir. Peygamberimizi Allah, süs olsun diye mi gönderdi türünden sözlerle, Allah ın dinde hüküm ortağı yapmaktan hiç çekinmeyiz. Tabi böylece yüzlerce ayeti görmezden geliriz, üstünü örteriz. Sırf atalarımızın inançlarını, itikatlarını devam ettirebilmek için.
Allah günahlarını affedeceği kullarının, bakın nereye iman ettiğini söylüyor.
Muhammed 2: İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir. 3: Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları, inananların da Rablerinden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misallerini anlatır.
Sanırım her şey çok açık, izaha gerek var mı? Bakın yaradan elçisine ne söylüyor ve neyle kullarına öğüt ver diyor.
Kaf 45: Biz onların dediklerini çok iyi biliriz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. Tehdidimden korkanlara Kur'an'la öğüt ver.
Eğer bu ve buna benzer ayetleri görmezden gelerek, yalnız Kur'an yetmez, onun yanında ciltlerce dolusu peygamberimizin hükümlerinden de sorumluyuz, demeye devam ediyorsak, lütfen Müslümanlığımızı, imanımızı Kur'an ile tekrar sorgulayalım. Tabi iş işten geçmeden.
Peygamberimiz bizler için hayatı ve yaşamıyla örnek bir liderdi. Onun örnek hayatını ve Kur'an ı yaşamına nasıl geçirdiğini öğrenelim. Onun Allah ın güven elçisi olduğunu unutmayalım. Allah elçilerini, hükmüne asla ortak etmediğini açıkladığı birçok ayeti de, görmezden gelmeyelim. Hiç kimse peygamberimizi devre dışı bırakamaz İslam ı yaşarken. Ama yine hiç kimse, peygamberimizi Allah ın dinde ortağı da yapamaz. Bunu yapan Kur'an ı terk etmiş, İslam ın yolundan sapmış durumuna düşer.
Ben yazılarımda genel çoğunlukla, tek bir konuyu ele alıyor ve sizleri üzerinde düşünmeye davet ediyorum. Oda İslam ı Kur'an merkezli yaşamamız gerçeğidir. Kur'an da onlarca ayetinde Allah, bizlerin Kur'an a sarılmamızı ve Kur'an ın sınırlarını aşmamamızı, çünkü bizleri yalnız Kur'an dan hesaba çekeceğini, dikkatle üstüne basa basa anlatır.
Tabi bizlerde ısrarla, bunun tersini söylemeye devam ederiz. Peki neden? Çünkü bizler, Kur'an a iman ettiğimizi söylediğimiz halde, onu yeterli görmeyiz. Mahşer günü peygamberimizin şahitliğinde, ümmetinden peygamberimiz bakın nasıl şikâyetçi olacak. Bu ayetten dersler alamıyorsak, sonucuna da katlanmasını bilmeliyiz.
Furkan 30: Peygamber, "Ey Rabbim! Kavmim şu Kur'an'ı terk edilmiş bir şey hâline getirdi" dedi.
Gerçektende bugün İslam toplumu, Kur'an ı din ve iman adına, her bilginin olmadığı, herkesin anlayamadığı, detay verilmeyen özet bir kitap ilan ederek terk ettiler. Atalarından edindikleri bilgileri Kur'an da göremediklerinde, bakın demek ki Kur'an da her bilgi olmuyormuş, deme yanılgısıyla İslam ı yaşamaya devam ediyoruz. Tıpkı cahiliye dönemin de olduğu gibi.
Değerli din kardeşlerim. Benim amacım, günümüzde din adına yapılan yanlışlara işaret etmek, hatırlatmak ve sizleri Kur'an a davet etmektir o kadar. İslam toplumunda yapılan yanlışların örneklerini, Kur'an ile karşılaştırıp sizlere hatırlatmam, bu konularda Allah ın istediği gibi düşünmenizi sağlamaya çalışmam, bazı kişilerin hiç hoşuna gitmiyor olsa gerek, benim yazdığım Kur'an a davet yazılarımı siliyor ve beni sitelerinden atıyorlar.
Bunu yapanlara elbette şahsım adına hiçbir sözüm olamaz. Ama hatırlatırım, ben hurafeden, sanıdan uzak Allah ın emrettiği şekilde, sizleri Kur'an ın ipine sarılmaya, düşünerek elde Kur'an, iman etmeye davet ediyorum. Buna Rabbim şahittir. Benim de elbette yanlışlarım vardır, hatasız insan olmaz. Ama lütfen beni Kur'an ile uyarınız, emin olmadığımız bilgilerle değil.
Bu davetimi engelleyenlere hatırlatırım. Bunu yaparak, Kur'an a daveti engellemiş ve Kur'an ın önüne set çekmiş olduğunuzu, lütfen unutmayınız. Kimin en doğru yolda olduğunu, yalnız Rabbimiz bilir, uyarısını da göz ardı etmeyelim. Kur'an ile buluşmak isteyenlerin arasına girmek, özgürce Müslümanların inançlarını, imtihanlarını yaşamalarına ve bu konuda bilgi almalarına engel olmanın, Allah katında vebalinin çok büyük olacağını unutmayalım.
Bir siteye girişimin engellenmesine, bakın nasıl bir neden gösterilmişti, bunu hiç unutamıyorum.
(Çocukların ve kadınların kafasını karıştırdığın için, süresiz siteden yasaklandınız.)
Düşünebiliyor musunuz, çocuklar ve kadınlar aynı konumdalar. Sanki kadınlarımız, erkekler kadar düşünemiyor da, erkekler onlarımı koruyor?
Karşısındaki bir inanca, düşünceye tahammül edemeyen, sabır gösteremeyen, kendi imanından emin olmayandır. Allah katında Hak olan bir inanç, asla kimseden korkmaz, çekinmez. Tam tersine gerçek Müslüman, yanlış düşüneni yakınından uzaklaştırmak yerine, yakınında tutarak doğruyu anlatır. Peygamberimiz kendisine inanmayanlara, böylemi davranmıştır? Peygamberimizin gerçek ümmeti, kendisi gibi düşünmeyenlere, konuşma özgürlüğü vermez miydi?
Bizler bugün varsak yarın yokuz. Ömür geldi ve geçiyor. Amacımız Yüce Rabbimizin şefaatine nail olmaktan başka ne olabilir? Eğer bu gök kubbede hoş bir seda bırakırsak, ne mutlu bizlere. Pişman olacağımız şeyler yaparak gidersek Rabbin huzuruna, geri dönme şansımız olmayacağını bilmeliyiz.
Allah bakara 44. ayetinde bakın bizleri nasıl uyarıyor.
Bakara 44. Siz kendinizi unutarak diğer insanlara erdemli olmayı mı öğütlüyorsunuz -hem de ilahi kelamı okuyup durduğunuz halde?- Siz hiç aklınızı kullanmaz mısınız?
Yüce Rabbimiz bakın ne güzel uyarıyor bizleri. Allah ın kelamını okuduğumuz halde, bir birimizle din ve iman adına tartışıp duruyoruz. Ama düşünmeyi bir kenara bıraktığımız çok açık.
Allah Necm suresi 32. ayetinde, O halde kendi kendinizi temize çıkmış göstermeyin; kimin sakındığını en iyi bilen O'dur diyerek, Rabbimiz bizleri uyarıyor. Gelin el birliğiyle Kur'an da buluşalım, birleşelim. Onun onay verdiği her bilgi, bizlerin baş tacıdır. Unutmayalım Allah, biz hiçbir şeyi unutmadık diyorsa, Kur'an da her bilgi yok diyerek, Kur'an a karşı saygısızlık yapmayalım. Bilelim ki peygamberimizde ümmetini, yalnız Kur'an ile uyarmış ve yalnız ümmetine Kur'an ile hükmetmiştir.
İslam toplumu olarak, bu gerçeğin farkında olmak adına çaba göstermeliyiz. Dilerim Rabbimizden, dinde bölünen ve birbirine düşman olan değil, karşılıklı özveriyle bir birine saygı gösteren, elde Kur'an onun ipine sarılan, Rabbin halis kullarından oluruz.