Değerli arkadaşlar;
Hepimiz zaman zaman da olsa ölümü hatırlar ve ölümü ailemizle, yakınlarımızla ve dostlarımızla konuşuruz. Hiç kuşku yokki ölümü en fazla da bir yakınımızı kaybettiğimzde hatırlar, panikler ve ölmekten korkarız.
Peki bizleri ölmekten korkmaya iten nedenler nelerdir? Diye sorsam hepimiz farklı farklı sebebleri ardı ardına sıralarız.
E hadi o zaman yorumlarınıza başlayın sıralamaya.!!!
Konu başlığında da soru olarak içimize bir soğukluk ve ürperti bırakan ''ölüm'' bence tabiî bir sona eriş, kendi kendine tükeniş ve ebedî yok olma değildir. O, bir yer değiştirme, hâl değiştirme ve vazife külfetinden sıyrılarak rahata ve rahmete ermektir. Hatta bir bakıma, herşeyin kendi özüne ve hakikatına intikâl etmesinden ibâretdir. Bu îtibarla ölüm, hayat kadar câzib; dostlara vuslat kadar sevindirici ve ölümsüzlüğe ermek kadar büyük bir nîmetdir.
Ancak, öldükten sonra rahata ermenin kuralı vardır. ve bu kural çok açıktır.
Nedir bu kural ?
Tabiki Yaradana, yüce kitabımız Kuran' a ve Allah Resulü Hz. Peygamber efendimiz Muhammed Aleyhisselam (S.A.) inanmak, iman etmek ve İslamın beş şartını yerine getirmektir.
Değerli dostlar;
Günümüzde, ölümün bu hakikatını göremeyen maddeciler, hep onu ürpertici olarak tasvir etmiş ve hakkında yanık yanık ağıtlar yakmışlardır. Dünden bugüne ölümün hakîkatını idrak edemeyen talihsizlerin durumları hemen hep aynı çizgide cereyan etmiştir.
Evet, ölüm, ebedi varolmayı başlatılması ve insanı hayatın meşakkâtlerinden kurtarılması îtibariyle büyük bir nîmet ve insana en kıymetli bir ilahî armağandır. Tabi amelimiz iyi ise......