Referandum ve 12 Eylül ((( Makale uzun fakat tartışmaya açıktır. Kaldıki Tartışmak yanlışları,hataları ve güzel olan iyi yanları konuşmak ve tartışmak en büyük demokratik haktır. Yorumlamaktan görüş beyan etmekten çekinmeyiniz?
Değerli arkadaşlar;
Çok kısa bir süre sonra 12 Eylül 2010'da hepimiz vatandaşlık görevimiz için sandık başına gidecek Anayasamıızn bazı maddelerinin değişikliği için evet yada hayır olarak oy kullanacağız. Bu sayede uzun zamandır süregelen tartışmalara son verecek belkide bu tartışmaların dahada ilerlemesine katkıda bulunacağız. Anayasaının değişmesi istenen bu maddeleri sözde 12 Eylül 1980 askeri darbesine karşı bir darbe anayasasıdır diye hükümet tarafından anlatılmaktadır. Peki bizler bu deişecek maddeleri ne kadar biliyoruz.? Okuyanlarımız varsa 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrası oluşturulan Anayasa ile bu Anayasa arasındaki farkı bulabildilermi?
Peki 12 Eylül 1980 askeri darbesini bu kadar kötülemek ne kadar doğru?
Kaldıki referanduma gidilen değişiklik maddeleri iyi incelendiğinde bunun 12 Eylül darbesi sonrası oluşturulan 1982 Anayasası değişimi ile alakalı olmadığı görülecektir. Kaldıki 1982 Anayasası 28 yılda çeşitli hükümetler tarafından çoğu maddeleri değiştirilmiştir. Bu referanduma evet yada hayıra sunulan kaç madde var sorusunu sormak yerinde olur.
1982 Anayasasını 12 Eylülün laneti gibi göstermek haksız ve yerinde olmayan bir ifadedir. 12 Eylülü lanetli göstermek yerine
1-12 Eylül 1980 ' e nasıl gelindi? 2-12 Eylül 1980 bir ihtiyaçmıydı? 3-12 Eylül askeri müdahelesi ile demokrarik olmayan yolla 3,5 yıl boyunca memleket idaresini üstlenen askerden bu kadar nefret etmek gereklimiydi? 4-12 Eylül askeri müdahelesini nefrete dönüştürmek kadar vahim daha ne olabilirki? Sorularını sormak gerekmezmi????
Değerli arkadaşlar yazıya bakıp benim askeri darbeleri savunduğum ve hükümet aleyhinde çalışma yaptığımı düşünmeyin. Fakat ortada bir gerçek var ve bu gerçeği lütfen tarafsız gözle değerlendirelim.
12 Eylül' e nasıl gelindi sorusuna kısa bir geçmişe dönüşle hatırlamakta fayda var.
Terör, günlük yaşamın bir parçası haline gelmişti. Genç kesimde siyasetle ilgilenmeyen neredeyse kimse kalmamıştı. Siyasetle ilgililenmiyen adam yerine konulmuyor, hatta hakaret ediliyordu. Ortaokullara kadar girmişti siyaset ve çatışma. Bazılarının bellerinde tabanca bile vardı. Gençlik, sağcı ve solcu olmak üzere ikiye ayrılmıştı. Sağcılar kendi aralarında ikiye, solcular da yine ikiye bölünmüştü. Sadece gençler bölünmemişti. Bu çatışma ortamına Devlet'in güvenlik güçleri de katılmıştı. Sağcı polisler "POLBİR" adlı dernek, solcu polisler de "POLDER" adlı dernek bünyesinde örgütlenmişlerdi. Sağcı polisler solcuların, solcu polisler sağcıların peşindeydi. Hatta zaman zaman gençlik gruplarıyla birlikte hareket ediyor, karşı gruplarla çatışmalara giriyorlardı. Sokaklar, mahalleler, ikiye, üçe, beşe bölünmüştü, kurtarılmış bölgeler ilan edilmişti. Bir sokaktan diğerine kolay kolay geçilemiyordu. Şehirler bile sağcı veya solcu olarak görülüyor, insanlar memleketlerine göre değerlendiriliyordu. Eğitim neredeyse bitmişti. Çünkü hemen hemen hergün bir boykot vardı. "Falanca yoldaşımızın anısına bugün ders yok, derse hemen son verin" denildiğinde koskoca Profesör pılısını pırtısını toplayıp kaçarcasına sınıfı terk ediyordu. Örgütlü öğrenciler genellikle zaten yapılamayan derslere hiç girmezlerdi, kantin köşelerinde toplanır, o gün ne yapacaklarına karar verirlerdi. Fabrikalar da öyleydi, genelde boykot hali vardı. Hal böyle olunca, o dönemim bilinen tek margarini olan "Sana" yağı kuyrukları olurdu, sigara kuyrukları neredeyse tütün tarlalarına kadar gidiyordu. 82'de yeni bir Anayasa hazırlandı, Türkiye'deki tüm üniversitelerin fikirleri alınarak. Halk oylaması sonucu % 92 küsür ile kabul gördü 82 Anayasası. Hemen iki sene sonra 84'te genel seçim yapılarak, ülke yönetimi sivil iktidara devredildi ve bugünlere gelindi. 80'de darbe, 82'de anayasa, 84'de seçim, geçen süre sadece 3,5 yıl.
12 Eylül'e "Darbe", 82 Anayasasına "Darbe Anayasası" deniyor günümüzde, çoğul olmasada haklı olarak birçok kesimce Demokrasiye darbe vurulduğu söyleniyor.
İnsanların sokakta yürüyemediği, okuluna, işine gidemediği, oturduğu semt nedeniyle, okuduğu okul, giydiği kıyafeti, bıraktığı bıyığı nedeniyle dayak yediği, tehdit edildiği, hatta öldürüldüğü o güzelim demokrasiye! Ve her ne hikmetse, o güzelim demokrasi ve özgürlük yıllarına darbe vuran 12 Eylül'ün anayasasına halkın % 92 küsürü "Evet" oyu verdi.Bu halk o zaman demokratik davranmadımı?
Aradan 28 yıl geçti ve bugün, o günkü % 92'lik anayasaya neredeyse hepimiz "tu kaka" dedik, "demokrasiye darbe vuruldu" dedik(!)
% 92 "Evet" eriyiverdi ve "sıfır" oluverdi birden bire, % 8 "Hayır" ise nasıl olduysa bugünlerde % 95'lere ulaşıverdi böyle birden bire(!)
Tamam, darbe iyi bir şey değil, tamam daha fazla özgürlük, daha fazla demokrasi, daha fazla insan hakları. Çünkü, insanlar iyi şeylere layıktır. Çünkü, hepimiz insanız ve daha fazlasına, daha iyisine, daha güzeline layığız. Ama gelin, o günlere, ülkemizin yaşadığı/yaşatıldığı o vahim, o korkunç, o acılarla dolu günler için lütfen "demokrasi"den, demokrasinin D'sinden bahsetmeyelim. Gelin, nasıl oturursak oturalım, eğri de otursak, doğru da otursak, sadece olanı, sadece ve sadece doğruyu konuşalım.
1982 Anayasası mı darbe Anayasası yoksa 12 Eylül 2010 da Evet yada hayır didyeceğimiz Anayasanın bazı maddelerinin değişimi mi darbe Anayasası olur cevabını yazının devamını okuyunca siz karar verin....
Tüm bu olumsuzlukların yaşandığı bir süreçte Askerin duruma müdahele etmesini bir suç olarak gören bir toplum olarak geçmişi yani 70 ile 80 li yılları ne çabuk unuttukta Askeri suçlar olduk ve %92 i halkın oyu ile kabul edilen bir anayasayı ve askeri yerden yere vurur olduk.
Askeri suçlamak yerine askeri bu duruma mecbur bırakan sivil siyaseti ve siyasetçiyi neden suçlamıyoruz. Bu gün geldiğimiz noktada 1982 Anayasa' sına nefretle bakanlara ve nefret kusanlara alkış tutar olduk.
Sizce de yakında sandık başına gideceğimiz ve oy kullanacağımız Anayasanın bazı maddelerinin değişikliği 1982 Anayasının düzeltilmiş halimi, yoksa o 82 Anayasasının ağırlaştırılmış müabbete dönüştürülmüş halimi
Ben diyorumki bu değişiklik ; Birkac yem maddeyle vatandaşın aklını karıştırmayı ve degistirmek istediklerini yutturmayi hedefleyen siyasi iktidarın amacı, 12 Eylul Anayasasi ile hesaplasmak degil, 12 Eylul Anayasasi'ni kendi islerine yarar hale getirmektir. 12 Eylul Anayasasi'nin asli niteligi, diktatorlugu kurumsallastirmasiydi. Hükümetin referanduma sundugu Anayasa degisIklik onerisinde 12 Eylul 1982 Anayasasi'nin kurumlarina dokunulmuyor: Hesaplasma aldatmacasiyla diktatorluk tamamlaniyor ... Nelere dokunulmuyor? Cumhurbaşkanının geniş yetkilerine dokunulmuyor. Tam tersi artırılıyor Kenan Evren bile kendisine ait yetkileri 82 Anayasasında daha kısıtlı tutmuştu..
Ayni cumhurbaskani, hem yasama ve yurutme uzerinde hem deyargi uzerinde onemli gorev ve yetkileri uzerine aliyor ve en antidemokratik bolum, "yargi" sekilleniyor:
1) Anayasa Mahkemesi, 2) Danistay uyelerinin dortte birini, 3) Askeri Yargitay ve 4) Askeri Yuksek Idare Mahkemesi uyelerini, 5) Yargitay Cumhuriyet Bassavcisi ve Yargitay Cumhuriyet Bassavcivekilini, 6) Hakimler ve Savcilar Yuksek Kurulu uyelerini secme gorev ve yetkisi darbeci cumhurbaskanina verilmisti. Bu yetkileri şimdi "Cumhuriyet doneminin sonu geldi diyen" sahis kullaniyor...
Adalet bakanının yargı üzerindeki egemenliğine dokunulmuyor tam tersi artırılıyor
1) HSYK'nin baskanligi, "Adalet Bakani"na veriliyor. 2) Adalet Bakani'nin emrindeki Mustesar, HSYK'nin dogal uyesi kabul ediliyor. 3) Yargic ve savcilar idari gorevleri yonunden adalet bakanligina baglaniyor, denetimleri Adalet Bakani'na veriliyor.
Anayasa degisIkliginde Adalet Bakani'nin denetimdeki gucu artiyor. Anayasa Mahkemesi'nde 3 uye icin TBMM devreye sokuluyor, ancak nitelikli cogunluk getirilmeyerek iktidar partisi tek yetkili hale getiriliyor.
1- Milletvekilinin adi suclardan yargilanmasina yol acmayan degisIklikler, kuvvetler ayriligi'ndan kuvvetler birligi'ne gecilmesini sagliyor; boylece Cumhuriyet ortadan kaldirilacak, 12 Eylul'de Kenan Evren'in getirdigi yari diktatorluk tamamlanacaktir. 2. Anayasa Mahkemesi uyelerini hükümet belirleyeceğinden, basta zimmet ve yolsuzluk dosyalari bulunan tüm iktidar parti vekilleri yargılanmaktan kurtarılıyor. 3-Vekil dokunulmazlıkları kaldırılmıyor tam tersi dokunulmazlık sağlam ipe bağlanıyor. 3. DegisIklikler, Turkiye'nin dogusunda "Kurt acilimi"nin oteki adiyla kukla Kurt devleti kurmak icin topraklarimizin parcalanmasina yol acacaktir!
KISACA ÜC DEGISIKLIK GETIRILIYOR
1. Yargıyı hükümete devretmekle iktidar yargıdan ve yargılanmaktan kurtarılıyor. 2. Tüm kuvvetler siyasi iktidarın emrine bırakılarak diktatörlük getiriliyor. 3. KURT ACILIMIYLA KURDISTAN'IN KURULMASINA YASAL ZEMIN HAZIRLANIYOR
Değerli arkadaşlar vekiller üzerinde bulunan dokunulmazlık zırhı kalkmadıkça hangi siyasi parti iktidar olursa olsun. Benim gözümde sıfırdır.
Sizlere sormak isterim bizden başka hangi ülkede vekilin dokunulmazlığı var???
Yargının Hükümete bağlandığı bir Ülkede Yargı ve yargılama bağımsızlığından söz etmek mümkünmü? Tüm yargının Hükümetin idaresine bırakılan bir Anayasa ya evet denilebilirmi? Hukuksal sistem, bir yandan var olan mülkiyet ve mübadele ilişkilerini onaylayıp üretim koşullarının yeniden üretilmesini sağlarken, diğer yandan siyasal işlevler üstlenir; bir sınıf ya da fraksiyonun ötekiler üzerinde hegemonyasını düzenler. Bu gün de özel çıkarlar kamusal yarar kılığında piyasaya sürülüyor: Bir kliğin beka kaygısına bugün anayasal reform deniyor Bu Anayasa değişikliği paketi anlatıldığı gibi bir reform değildir. Reform süsü verilmiş ve üzeri siyah kurdele ile bağlanmış içi boş bir kandırmacadır.
Dostlar; Sadece halk desteği hiçbir iktidarı demokrat yapmıyor. Bu yüzden hiç kimse Hitler'e demokrat demiyor.
Son bir not. Memleket yangın yerine dönmüş, bir yandan açılım yalanları altında Türkiye' nin bölünmesine çanak tutulurken, diğer yandan Tarımla uğraşan halkımız perişan edilirken, Çiftçi ürettiği buğdayını, Nohutunu,sebzesini kar elde ederek satamazken kısaca açlığa ve yokluğa terk edilmişken, diğer yandan Milyonlarca emekli yıllardır ezilirken ve yokluğa mahkum edilmişken, hükümetimizin benim ülkemde her şeyi güllük, gülistanlık olarak göstermesi kadar abeste iştigal bir durum olabilirmi????
Devletimizin olmassa olmazı olan Askerimizin tüm komuta kademesini bu kadar zayıf düşürmenin arkasında hangi sebebler vardır bunuda sormak ve 12 Eylül referandumunda Hükümetin Askeri yıpratma ve yok etme gayretine ONAY VERİYORMUSUNUZ SORUSU YÖNELTMEK BUNUDA EVET yada HAYIR OLARAK SORGULAMAK YERİNDE OLMAZMI?
Çünkü bu gün terör örgütü ve T:C. devletini bölmeye yönelik çalışma içinde bulunanlar elini kolunu sallayıp dolaşırken ve onlara dokunulmazken. TC. Devletinin gözbebeği ordumuzu yıpratmaya yönelik bilerek yada bilmeyerek yapılan çalışmalar varken askerlere Terör örgütü kurmak ve üye olmak suçu yüklenirken. Devletin sivil erkanı olan hükümetin sürekli olarak muhalefetle söz düellosu içinde bulunması normalmidir??
Okuduğum bir yazıdan kısa bir acı örnek
BİR SUBAY PKK'LIYA TESLİM OL DEDİ... PEKİ NE CEVAP ALDI?
İki asker konuşuyordu . Bir süre konuşmalarına kulak kabarttım. Dayanamadım "Asker misiniz" diye sordum. Üçü de aynı anda "askeriz" yanıtını verdi. Böyle başlayan sohbet ısmarlanan çaylarla daha da ilerledi. Konu ister istemez son dönemlerde yoğunlaşan PKK saldırılarına geldi. Bulunduğunuz bölgede çok operasyona çıkıyor musunuz? Çatışma yaşıyor musunuz vb. soruları birbiri peşi sıra yönelttim. Önce biraz duraksadılar, sonra yavaş yavaş anlatmaya başladılar. İlk konuşan asker, "Ağabey PKK'ya karşı mücadele etmek sorun değil, bu zaten bizim işimiz. Bu arkadaşlarımla askerde tanıştık. Onlar da benim gibi düşünüyor. Ama öyle şeyler var ki, PKK'nın veremeyeceği zararı veriyor askere, özellikle de komutanlara" dediğinde meraklandım. Ne gibi zararlar bunlar diye sordum. Konuşmaya başladığımızdan buyana sessiz kalmayı seçen Çankırılı asker durun ben anlatayım diyerek söze girdi. PKK'LILARA TESLİM OL ÇAĞRISI "Haziran ayı başlarında Elazığ -Bingöl çevresinde operasyona çıkmıştık. On gündür kırsalda dolaşıyorduk. PKK küçük gruplar halinde hareket ettiği için çatışmaya girmemeye özen gösteriyor, taciz ateşi açıyor, mayın ya da uzaktan kumandalı bombalı saldırılara ağırlık veriyordu. Aldığımız bir ihbara göre, PKK'lı kalabalık bir grup Karlıova yakınlarında saldırı hazırlığı yapıyordu. Arkadaşlarımız grubun yerini tespit etmişti. Baskın için havanın kararmasını bekleyen PKK'lıları hiç ummadıkları bir şekilde çevirdik. Grubu tamamen kuşatmamıza çok az kalmıştı ki gözcüleri bizi fark etti. Kısa süre içinde çatışma başladı. Zor durumda olduklarını gören PKK'lıların lideri telsizden çevredeki gruplardan yardım istiyordu. Komutanımın yanında olduğum için elindeki telsizden tüm konuşmaları duyuyordum. Bir süre sonra komutanımız PKK'lılara teslim olun çağrısı yapmaya başladı. Komutan, 'Etrafınızı sarıldı, kaçamazsınız, boş yere ölmeyin gelin teslim olun' çağrısını birkaç kez tekrarladı.
TERÖRİST KOMUTAN PKK'lılar telsizden yapılan çağrılara bir süre yanıt vermediler. Komutanımız, yeni bir çağrı yaparak, 'Ömrünüzün sonuna kadar terörist olarak yaşayamazsınız. Bunun sonu ölüm. Bırakın terörü gelin teslim olun. Terörist gibi değil Türkiye Cumhuriyeti'nin bir vatandaşı olarak yaşamınızı sürdürün' dedi. Kısa bir sessizlikten sonra PKK'lıların lideri öyle bir yanıt verdi ki konuşmayı duyanlar söyleyecek söz bulamadı. Şöyle diyordu PKK'lı: "Komutan sen bizi terörist olarak nitelendiriyorsun, ama dünyadan haberin yok herhalde. Siz 3. Ordu'ya bağlı değil misiniz? Ordu komutanınız hakkında Erzincan iddianamesi açıklanmadı mı? O iddianameyi okumadınız herhalde. Oradaki 1 numaralı sanık sizin komutanınız. İddianamede, terör örgütü kurmak ve yöneticisi olmakla suçlanıyor. Onun askerleri olduğunuza göre siz de terörist değil misiniz? Medyanızda bile size terörist diyenler var. Gizli belgelerinizi, ses kayıtlarınızı yayınlıyorlar. Bizi bırakmış sizi takip ediyorlar. Siz önce kendinize bakın."
Dayanamadım, araya girdim ve komutanın yanıtı ne oldu diye sordum. Çankırılı o anı yaşar gibi yanıtladı, "Komutan çok ama çok öfkelendi. Lanet olsun diye bağırarak telsizi kapattı. Yüzü kıpkırmızı olmuştu. Konuşmaları duyan arkadaşlarımız da sinirlenmişti. Çatışma şiddetlenmişti, ama aklımızda PKK'lının Ordu Komutanı hakkında söyledikleri vardı."
MORALİ BOZULAN ASKER NASIL SAVAŞSIN? Yine dayanamadım ve moraliniz bozuldu mu diye sordum. "Abi bu nasıl iştir anlayamadık. Başta Ordu komutanımız ve subaylar olmak üzere hepimiz canımızı dişimize takıp PKK'ya karşı savaşıyoruz. Madalya falan değil moral destek beklerken bir de bakıyoruz ki komutanlarımıza terörist muamelesi yapıyorlar. Komutanlar da hiç moral kalmıyor. Onların halini görünce biz de çok üzülüyoruz. Bazen kendi aramızda konuşurken, PKK'ya karşı savaşan subaylara bugün terörist diyebiliyorlarsa yarın bizim gibi sadece askerlik görevi için gelenlere ne derler diye soruyoruz. Abi askerin en büyük gücü moralidir. Moral kalmayınca PKK karşısında ne yapılabilir ki? Birileri sanki Türk askerini değil de PKK'yı destekliyorlar."
Çok fazla söze gerek yok, Çankırılı askerin son cümlesi yaşananları ne de güzel özetliyor değil mi?
kimse askeriyemizi kötüleyip onu küçümsemiyor ama suç işleyenlerinde cezasız kalmasını istemeyiz sayın eyupo biliyormusun en basidinden şu dört askerimizin eline pimi çekilmiş bombayı verip şehit olmalarına sebeb olan komutana neceza verildi evet diyecek olan bizlerde askerlerimizi seviyoruz sepetin içindeki elmalarla armutların ayrılmasını istiyoruz
Erkan bey, vakit yaratıyorum inanın. Daha az uyuyarak ve daha az gereksiz zaman harcayarak buraya ve diğer bir çok siteye yazıyorum Hatta bölgesel bir haftalık çkan bir gazete var neyse. Katılımınız ve yorumlarınız için teşekkür ederim Bu site kurulduğu andan itibaren hep demiştimki yaşar bey kardeşime konuşalım ama güzeli konuşalım ve yazalım tartışalım en dopğruyu hep beraber bulalım Görüşler yani fikirler farklı olabilir Ama esas olan CUmhuriyete bilerek bilinçli olarak sahip çıkmaktır. çom değil 17 sene evvel kasabaya ilk geldiğimde meydanda kahvehanelerin önünü ve insanların guruplaşmasını gördüm kısa bir araştırma yaptım. ve üzüldüm Sözüm meclisten dışarı hani derlerya körü körüne siyaset işte öğle sebeb yokken insanların küs olduğunu ve akraba olduklarını gördüm. Bu gün bu site var kasabanın içinde ve dışında var olan insanların bu siteye olan katılım çok az diyorum ben bunu çoğaltmaya mecburuz Bu konuda siz ve diğer okumuş aydın insanlara çok ihtiyaç var. Önemli olan görüş ne olursa olsun Tek Vatan Tek Bayrak etrafında Bu Cumhuriyete sahip çıkmaktır. Gerçi Hatırlarsanız yerel seçim dönemlerinde Keşke bu cumhuriyet olmasaydıda İngiliz egemenliğinde yaşasaydık diyenlerde oldu. Bizler Bu toprakları ve sınırları kanı ile çizen ve bu cuhhuriyeti bize emanet eden milyonlarca şehidimize borçluyuz. Ebedi alemde onlar biden sahip çıkmayışımıızn hesabını soracaklardır.
Dediğim gibi halka doğruyu anlatmak hepimiizn görevi Tek dileyim var kasaba halkının daha fazla katılımı ve siteye sahip çıkması Saygılarımla...
şunu itiraf edeyim bu siteye üye olmaya beni sevk eden siz oldunuz.Eyup kardeş son paketin özelliği yargının siyasal iktidar eline alınması olacaktır.Ben bir hukukçuyum.Kuvvetler ayrılığına dayanan sistem kuvvetler birliğine dönüşecektir.Siyasetin içinde olan birisiyim.bazı arkadaşların demokrasi dediğine bakma.Bu kadar saf değiliz,olamayızda zaten.Bize cumhuriyet emanet edildi.Cumhuriyetin kuruluşunda hiç bir emeği olmayanların şu günlerde nutuk üstüne nutuk atmalarını,yakarışlarına sadece tebessüm ederiz.1980 darbecilerini cumhurbaşkanlığı konutunda ağırlamalarını,öldürülen devrimciler için o günlerde sus-pus iken şimdi göz yaşı akıtmalarına karnımız zaten tok.Sandıklara sahip çıkacağız.İşin özü bu.Neden mi böyle yazıyorum.800 civarı seçmeni olan bir belde belediyesi var burda.Belediye Başkanı sol partiden 2009 mahalli idareler seçiminde seçildi.Tayyip ısparta mitingi yapmadan 3 gün önce,Adaletten Kaçanlar Partili milletvekilleri bu belediye başkanına rüşvet teklif ederler.miktarı ise iyi dinle tam 11 TRİLYON.Cevap ise şudur;ben satılık değilim. Anlayacağın neler dönüyor neler.Bir de demokrasiden söz edip durmazlarmı.Adama zamanı gelince kimin parasını kime veriyon ey uyanık arkadaş demezlermi.Buna benzer örnekler bende çok.İnancım şuki bu ülke bunlarıda aşacaktır.Bunlarda geçecektir.Bizim azim ve kararlığımız vatan,cumhuriyet için tamdır.ABD ve Avrupa Birliğinin kuyruğuna takılıp meydan okuyanlara bu topraklarda yaşayan namuslu,şerefli insanların soracağı hesap elbetteki vardır. Hesap günü çok yakın.Sevgi ve saygılarımla..
Değerli arkadaşlar şimdi size sormak isterim. altta okuyacağınız haberde geçen konu içimizden sade bir vatandaşın başına gelse ne Olu?
1- Kesinlikle emekli olamaz 2- Kazara olmuş olsa bile yanlışlık anlaşıldığında (ki bu olayda yanlışlıl olmasına imkan yok çünkü bilgisayer sistemi onay vermiyor borç durumunda ) aldığı tüm emekli maaşı faizi ile birlikte ne olur geri alınır. 3-Bu durumda başbakanın maaşı faizi ile birlikte geri alınacakmı? 4-12 Eylül siysailerin özellikle hükümetin ayrıcalıklı olmasını engelliyormu? veya daha fazla ayrıcalıkmı veriyor?
veya veya kabullenecek ve diyeceğizki???
Padişahım çok yaşa !!!!!!!!!!!!!!!
13.08.2010 Cuma 09:36 gazete vatandan alıntıdır...
Erdoğan'a ayrıcalık yapılmış Sosyal Güvenlik Uzmanı Sarısu, Başbakan'a Bağ-Kur borcu nedeniyle emekli aylığının bağlanmaması gerektiğini söyledi.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Ekrem Sarısu, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın Bağ-Kur'a 3 bin TL'lik borcuna karşın emekli aylığı bağlanmasını, "Borç varken sade vatandaş emekli olamaz. Sayın Başbakan'a özel bir muamele yapılmış gibi görünüyor" sözleriyle değerlendirdi. Sarısu, bir yurttaşın prim borcuna karşın emekli edildiğinin açığa çıkması durumunda SGK'nin bunu "mesele" yapacağını söyledi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nun, kendisini "işçi emeklisi" olarak açıklamasına karşın kıyak emeklilikle Emekli Sandığı'na geçtiğini ortaya koyduğu Başbakan Erdoğan'ın emekliliği de tartışma yarattı. Mevzuat uyarınca, emekliliğe hak kazanan bir kimseye maaş bağlanabilmesi için Sosyal Güvenlik Kurumu'na hiçbir borcunun bulunmaması gerekiyor. Yalnızca 15 TL'ye kadar olan borçlar emeklilikte sorun olarak değerlendirilmiyor.
Buna karşın Cumhuriyet, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 1 Ocak 1987 tarihinde giriş yaptığı Bağ-Kur'da işveren olarak 1 yıl 11 ay 30 günlük kaydı bulunduğunu ortaya çıkarmıştı. "0522030556" sicil numaralı Erdoğan'ın kuruma "3.022,89" TL borcu olduğu ortaya çıkmıştı.
Sosyal Güvenlik Uzmanı Ekrem Sarısu, emekli olmak isteyen bir kimsenin öncelikle Bağ-Kur, Emekli Sandığı ya da SSK hizmetine bakılıp bunların birleştirildiğini belirterek "Borcunuz varsa özellikle Bağ-Kur'a önemlidir. Bağ-Kur'lu kendi cebinden prim ödediğinden, borcunu ödemedikten sonra kesinlikle emekli edilmezler" dedi. Hizmet Birleştirme Yasası uyarınca bir kimsenin SSK'den yatırılan primleri emekliliği için yeterli olsa ve kişi de "Emekliliğime SSK primim yetiyor, Bağ-Kur hizmetlerimi birleştirmeyin, beni emekli edin" dese, bunun anlamlı olmayacağına dikkat çeken Sarısu, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Mevzuat bu durumda Bağ-Kur ile birleştirip emekli ediyor. Ama şu olabilir 3-4 yıllık bir yargı mücadelesi verir kişi. Yargıtay'dan da karar çıkarır, böylece Bağ-Kur hizmeti dikkate alınmadan SSK ile emekli olabilir. Yoksa hizmetlerimi birleştirmeyin diyerek, emeklilik hakkı kazanılamaz. Sayın Başbakan'ın da emekli olurken mahkeme sürecini işletip yargıdan aldığı kararı çıkarmamışsa Bağ-Kur hizmetinin dikkate alınıp SSK'den emekli edilmemesi lazımdı. Böyle bir emeklilikte de prim borcunun mutlaka ödenmesi gerekiyor. Ahmet'i, Mehmet'i prim borcu varsa emekli etmezler."
Başbakan Erdoğan'ın emekliliğinde "özel bir muamele yapıldığının göründüğünü" vurgulayan Sosyal Güvenlik Uzmanı Ekrem Sarısu, "SSK primi yeterli görülüp Bağ-Kur'a bakmayınca prim borcu görünmemiş olabilir. Bu katiyetle sade vatandaşa yapılmaz. Bağ-Kur'lunun borcu varsa emekli edilmez. Normal şartlarda bu durumdaki kişiyi emekli etmezler. Özel bir durum oluşturulmuş" diye konuştu.
Benim herhangi bir siyasi partiye kaydım, bağlılığım yada düşünce olarak yakınlığım yoktur. Ben bu sayede gerçekleri tüm çıplaklığı ile görebiliyor ve ulusal meselelere daha duyarlı olabiliyorum
tüm kasaba halkına herhangi bir siyasi oluşuma girmeden ve duygusal yakınlık içinde bulunmadan Ulusal meselere yaklaşmasını tavsiye ediyorum.. yazılarda kırıcı inciltici ifadeler kullanmamaya özen gösteriyorum buna rağmen karşıt görüşlerde olanlara kırıcı gelen cümlelerim varsa içtenlikle özür diliyorum.
Değerli kardeşim, Yorumunuzda bir Profösörün Hayır demenin ne anlama geldiğini anlatan 20 maddeyi bizlerle paylaştınız. Öncelikle yorumlarınızla ve yazılarınızla siteye katkıda bulunduğunuz için sonsuz şükranlarımı iletiyorum.
İkinci yorumunuzda müftünün hayır demesi Anayasal bir hak değilmi? O zaman yaptığı konuşma ile RTE sürgün yemesi gerekmezmiydi?
Onu siyesete getiren ve onun siyaset yapma hakkıdır ve engellenemez diyen Baykala ve chp ye neden küfürler ediliyor?
12 Eylül referandumunda o müftüye yada x bir memura düşüncesini açıkça aktarma ve anlatma özgürlüğü getiriyormu? yada tğm haklarını elinden alıyormu?
Bu gün bir çoğunuzun beğenmediği hatta küfür ettiği chp ve baykal değilmi 2002 de düşüncesinden dolayı Erdoğanın yargılanmasını istemeyen ve siyasete atılmasına destek çıkan ve bu yasayı meclisten geçiren ?
Bildiğiniz üzere benim Kuyucak kasabası ile olan bağlarım ikinci derecedir. Fakat değerli kardeşim Yaşar beye Kuyucak kasabası ve kuyucak halkına vermeyi düşündüğü karşılıksız hizmette her açıdan destek oldum ve olmayı sürdüreceğim.. (Bu açıklamayı neden yapma ihtiyacı duyduğumu ilerki zamanlarda sizlerle paylaşacağım)
Çok okumuş olmak Profösör yada daha üstü olmak gerçeği ama yanlızca gerçeği görmek ve tarafsız olmak için yeterli değildir.
Dolayısı ile bende size bir başka prof. un '' EVET'' dememnin nelere mal olacağını anlatan bir yazısından ufak bir bölüm silerle paylaşmak istiyorum.
ve diyorumki, Memleket meselelerine gerçekleri en açık ve net örneklerle görmesine rağmen bu toplum ve toplumu oluşturan bireyler olarak bizler mantığı ile değil önyargıları ile yaşayan, kolaycılığa kaçan, sadece çıkarına bakan veya ne olursa olsun futbol takımı tutar gibi en fahiş yanlışları görmeden taraf tutanlara ise söylenecek söz yoktur artık. diyorum..
Prof. Dr. Ramazan Demir, uzun makalesinde evet demenin sakıncalarından şöyle bahsediyor....İşte bazıları:
* Bir "evet" oyu demek; Türk milletinin geleceğini, vatanın bütünlüğünü, milletin birliğini, bayrağın tekliğini tehlikeye sokmak demektir. * Bir "evet" oyu demek; teröre, bölücülüğe, şehitlerin gelmesine onay vermek demektir. * Bir "evet" oyu demek; kul hakkını yemeye, kendi akrabalarını-çocuklarını, yandaşlarını zengin etmeye devam, 'fakir fukaraya da bir sadaka paketi yeter'demektir. * Bir "evet" oyu demek; ülkeyi bölmeye yönelik ırkçı "Kürtçülük" aracı terör örgütlerine, Doğu Anadolu'yu kapsayan "Batı Ermenistan" ın kurulması için Batılı emperyalistlere tavizler verenlere devam demektir. * Bir "evet" oyu demek; Ermeni emellerine, teröre kurban vermeye devam demektir. * Bir "evet" oyu demek; din ticaretine, tertemiz Müslümanları kandırmaya, onların inançlarıyla oynayarak zenginleşmeye devam demektir. * Bir "evet" oyu demek; Türk milletini 36 etnik parçaya ayırmak, ayrıştırmak demektir. * Bir "evet" oyu demek; Türkiye'yi emperyalist güçler olan ABD/AB/İsrail üçlemesine teslim etmeye devam demektir. * Bir "evet" oyu demek; işsizliğe, haksızlığa, yolsuzluğa, soygunculuğa, devlet malını hortumlamaya devam demektir. * Bir "evet" oyu demek; ciğerin olan evladını, sevdiğini, akrabanı teröre kurban vermek demektir. * Bir "evet" oyu demek; anaların gözyaşlarının akmaya devam etmesine onay vermektir. * Bir "evet" oyu demek; yargının siyasal gücün emrine girmesi demektir. * Bir "evet" oyu demek kişinin mahrem hayatına müdahale, konuştuğu telefonu dinlemeye onay vermektir. * Bir "evet" oyu demek, suçsuz komutanı, suçsuz profesörü, suçsuz yazarı, suçsuz vatandaşı, suçsuz gazeteciyi sırf 'siyasi iktidarı desteklemiyor'diye hapse atmaya onay demektir. * * * MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise "Türkiye üzerinde oynanmak istenen bu oyunun nihai hedefi, tek millet-tek devlet esasına dayanan Türkiye Cumhuriyeti'nin yeniden tanımlanması ve çok kimlikli, çok milletli ayrışmış bir toplum ve parçalı bir devlet yapısının kabul ettirilmesidir" diyor. ((((((((((((((((((((Gerçek bu kadar açık ve nettir. ))))))))))))))))))))
Haberin yayınlandığı Yeniçağ gazetesinin ilgili haberindeki bir yorum aşağıdakki şekildedir. Müftİ Bey @Cafer Şiir okudu diye değil görevden alınması. Bir sohbette referanduma hayır diyeceğini ağzından kaçırması.
Demek ki haberin kaynağı önemli. Bu haberi kim getiriyor?
Bu tür haberler, bize şu düsturu hatırlatıyor.
Sizinle birlikte çıksalardı, size 'kötülük ve zarardan' başka bir şey ilave etmez ve aranıza mutlaka fitne sokmak üzere içinizde çaba yürütürlerdi İçinizde onlara 'haber taşıyanlar' vardır Allah, zulmedenleri bilir Andolsun, daha önce onlar fitne aramışlardı Ve sana karşı birtakım işler çevirmişlerdi Sonunda onlar, istemedikleri halde hak geldi ve Allah'ın emri ortaya çıkıp-üstünlük sağladı (Tevbe Suresi, 47-48)
"Referandum parti meselesi değil memleket meselesidir" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a göre Türkiye'nin geleceğini tayin edecek halk oylamasında hayır demek tam 20 ayrı anlam ifade ediyor...
YAŞ devam ediyor sivil irade "Ben bu kişilerle çalışmak istiyorum" hakkını askere karşı kulanacak mı kullanmayacak mı?
Göreceğiz ama "Güçlü ordu güçlü Türkiye" diyenlere "Önce insan gelir insanı yaşat ki devlet yaşasın, güçlü insan güçlü Türkiye" demek fırsatı referandumda önümüze geldi.
Referandum parti meselesi değil memleket meselesidir.
"1-Darbeleri ve askeri müdahaleleri onaylıyorum.
2-Türkiye dünya liginde daha demokrat olamaya hazır değil, toplumumuz cahil ve kültürsüz.
3-Toplum olarak sürü psikolojisinde kalmaya mecburuz.
4-Birey olarak neyin iyi neyin kötü olduğuna ben karar veremiyorum, büyüklerimiz bilir diye düşünüyorum. Bunun için askeri vesayet devam etmelidir.
5-Zulüm, haksızlık ve adaletsizlik bana dokunmuyorsa ilgi alanıma girmez. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
6-Bu kadar özgürlük bize fazla, Türküm demeyen yok olsun daha iyi.
7-Son 50 yılda özellikle doğuda fail-i meçhul cinayetler vardı, terörle mücadelede kurunun yanında yaşta yanar. Nişantaşından şehit cenazesi kalkmamalı köylülerin tek yaptıkları şey zaten vatan için ölmektir.
8- Bir kaç terörist için bir köyün bombalanmasını doğal kabul ediyorum. Milli güvenlik için kişilerin özgürlükleri feda edilir.
9-Ordumuzda derin odakların ve cuntacıların olduğunu ve bazı terörist kışkırtmalarda rol aldıklarını biliyorum bu durumu onaylıyorum.
10-1960 27 Mayıs askeri müdahalesi yıllarında Japonya, Kore, İspanya bizle aynı refah ve gelişmişlik düzeyinde idi. Bugün darbeler nedeniyle geride kaldık ama olsun asker başımızdan eksik olmasın.
11-Ben fazla düşünmeyi sevmiyorum partim ne derse o yönde oy vereceğim.
12-Dış politikada Türkiye dünya liderleri arasına girdi hoşuma gidiyor ama bu yurtta sulh ilkesine uymuyor. Gereksiz riske giriyoruz. ABD ve İsrail'e karşı dik duran politikalar yanlıştır. Küçük oynayalım biz beceremeyiz.
13-ABD İsrail Avrupa bize dost değiller bu nedenle Avrupa birliğine girmek sakıncalıdır.
14-Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum aynı olamaz görüşünü kabul ediyorum.
15-Türkiye'nin dinden uzak duran yöneticilerce yönetilmesi gerekir dindar doktor, subay, vali kaymakam istemiyorum.
16-İmam Hatip ve Kur'an kursları irtica yuvasıdır ılımlı İslam oyunudur dine ihtiyacımız yoktur.
17-Savunma sanayiimize harcanan para yıllık beş milyar dolar ve bu paranın yüzde doksanı İsrail'e gidiyor bu tercihi onaylıyorum.
18-Biz ikinci sınıf, % 60'ı aptal bir millet ve toplumuz kendi kendimizi yönetemeyiz askeri vesayet ve kontrol devam etmelidir.
19-Ekonomimiz iyi gidiyor fakat yoksul olalım ama dünyadan kopuk bir ada ülke gibi yaşayalım daha iyidir.
20-Türk olmak iyi insan olmaktan daha önemlidir. Hırsız da olsa bir Türk'ü namuslu bir Kürt'ten üstün tutarım."
Anayasamız da 27 maddelik değişikliğinin olmamasını sağlayacak her hayır oyu oy vermenin bedeli yukardaki durumun devamını istemektir.
Bu konu parti meselesi değil memleket meselesidir. Kendimizi inkar etmemek ve vicdanının sesini dileyip dinlememek ve de Türkiye gemisinin geleceği bizim tercihimizdedir.
Değerli Ömer, altta bulunan yazıyı oku ve düşün şimdi sizler bu partiye gönül verenlerden nasıl olacaksınız?
Hükümet kendi politikalarına aykırı bulduğu din görevlilerini kıskaca aldı. Şehit askerin cenazesinde İstiklal Marşı'ndan dizeler okuyan Bakırköy Müftüsü, Mersin'e müftü yardımcısı olarak sürüldü.
AKP, eylemleri ve söylemleriyle kendi çizgisinde yer almayan din görevlilerine operasyon başlattı. Ramazank ayına kadar gelen süreçte, yaklaşık yüz müftünün görev yeri değiştirildi. AKP'nin gazabına uğrayan müftülerden biri de Bakırköy Müftüsü Zakir Uzun oldu. Şehit cenazesinde İstiklal Marşı'ndan iki kıta okuyan Müftü Uzun, lojmanı d ahi olmayan Mersin'e müftü yardımcısı olarak tayin edildi. Müftü Uzun'la birlikte Çankaya ve Biga müftülerinin de aynı göreve sürüldüğü öğrenildi.
İSTİKLAL MARŞI KIŞKIRTMIŞ Müftü Uzun'u sürgüne götüren olay ise 7 Aralık 2009'da Tokat'ın Reşadiye İlçesi'nde terörist saldırıda şehit düşen Jandarma Onbaşı Cengiz Sarıbaş'ın cenaze töreninde yaşandı. Şehit Sarıbaş'ın İstanbul Ataköy 5. Kısım Camii'ndeki cenaze namazını Müftü Uzun kıldırdı. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker, AKP Genel Başkan Yardımcısı Abdülkadir Aksu ve çok sayıda siyasinin de katıldığı cenaze töreninde Bakırköy Müftüsü Uzun, İstiklal Marşı'nın 6. ve 7. kıtalarını okudu. İşte ne olduysa bundan sonra oldu. Bazı basın yayın organlarında yer alan ve Diyanet İşleri Başkanlığı çevrelerinden edinilen bilgiye göre, AKP İstanbul Milletvekili Feyzullah Kıyıklık, Müftü Uzun'u arayıp, "Sen ne yapmak istiyorsun? Bölücülük tahriki yapıyorsun. Gel görüşelim." şeklinde konuştu. Ancak Uzun, AKP'li Kıyıklık'ın görüşme talebini reddetti.
İddialara göre, bunun üzerine İstanbul Valiliği nezdinde Müftü Uzun'u görevden alınması için girişimde bulunuldu. Ancak bu girişimler başarısız olunca, Ankara'daki Diyanet İşleri Başkanlığı'ndan tayini gerçekleştirildi. Müftü Uzun 2000 yılında başladığı Bakırköy Müftülüğü'nde AKP'nin 2002 yılında yönetime gelmesiyle bir dizi soruşturmayla karşı karşıya kaldı.
Hakkında muhtelif şikayetlerle açılan müfettiş soruşturması sonucu Tekirdağ'ınr Çorlu ilçesine sürüldü. Ancak mahkemeye itirazda bulunan Uzun, aklanıp 3 yıl sonra Bakırköy'e döndü. Uzun'un Bakırköy'deki 9 yıllık süresi henüz dolmadığından, Mersin'e yapılan son tayinin de usulsüz olduğu ileri sürüldü.
Değerli okurlar bizler neyi oyluyoruz biliyor musunuz? Bizler elimeize birdaha gelmeyecek bir fırsatı oyluyoruz.Kimilerine göre AKP işi kimilerine göre başka birşey.Ülkemizin refahı için huzuruiçin haydin 12 Eylül'e doğru gidelim. Ben sayın SAİDENVAR üyemizin yazdığı yazıyı daha önceden yazacaktım ama kısmet onaymış kendisine teşekkür ederim. Şu mübarek ayda ramazan ayında siyaset değilde daha güzel şeyler konuşmak ister insan ama şartlar maalesef uygun göstermiyo.Gelelim verdiğim cevaba ne yazdım bdp ve chp ye karşı sebebi ne biliyor musunuz? Ülkemize en çok zararı veren kişilere karşı olduğumdur.Biliyorum ki ben onlar dan daha vatansever biliyorum ben onlardan daha amanlıyım çünkü ülkemizi kurtaracak yine iman ruhudur...(bazıları için gülünç gelebilir)ama doğrusu bu.Uzun lafın kısası halk cevabı 1 ay sonra sandıkta verecek ama herkesten isteğim şudur ki(vatan elden gidiyor eyvah tüh vah gibi kandırıcı sözlere aldanmayın TÜRKİYE CUMHURİYETİ her zaman ayaktaydı ve hala ayakta ortalığı karıştırmak isteyen ve içimizden olan 1 kaç kişiye aldanmayın) Unutmayın son pişmanlık birşee yaramaz anayasanın değişecek maddelerini okuyun doğru mu yanlış mı ona göre oylayın siyasi partiye göre değil Herkese saygılarımla...
Değerli arkadaşlar 12 Eylül referandumuna az bir zaman kaldı. da bizler hala neyi oyluruz yada neyin referandumunu yapıyoruz sorularına cevap arıyoruz. Bu oylama altta sorulan sorulara çare olabilecekmi???
Arkadaşlar maddeleri okudunuzmu? 12 Eylül 1980 darbesi ile oluşan 1982 anayasası ile karşılaştırmalı olarak lütfen okuyun ne değişti yada bu değişiklik paketi hangi sorunlara çare olacak .. ??? Benim yazımda en ufak bir şeriat kelimesi yada şeriata yönelme adı altında bir ifade varmı? veya sizlere şu soruyu soruyorum ve cevap istiyorum???
NEYİ OYLUYORUZ?
Yıllardır bizden gerçekleri sakladılar ve hep yalanlar anlattılar. Peki; ANAYASA'DA YAPILAN VE 12 EYLÜL'DE ÖNÜMÜZE GELECEK OLAN DEĞİŞİKLİKLER, YAŞAM KOŞULLARIMIZI İYİLEŞTİRECEK Mİ? ? Bu ülkenin insanları, gece yarısı neden tutuklandığını bilmeden götürülüyor ve yıllarca yargılanmayı bekliyor. Peki bu değişiklik; TÜRKİYE'Yİ KORKU İMPARATORLUĞU OLMAKTAN ÇIKARACAK MI? ? Kürt açılımı' başlatıyoruz dediler, 'içeriği nedir?' diye soranlara çok kızdılar, milleti böldüler. Peki bu değişiklik; GÜNEYDOĞU'DA AKAN KANI DURDURACAK MI, ANNELERİN GÖZYAŞLARINI DİNDİRECEK Mİ? ? Askerlik yan gelip yatma yeri değildir dediler, sonra kendi çocuklarını en güzel yerlerde valinin koruması altında kısa dönem yaptırdılar. Peki bu değişiklik; GÜNEYDOĞU'DAKİ MEHMETÇİĞE DE AYNI HAKKI SAĞLAYACAK MI? ? 'Habur Açılımı' yaptılar, milletimizi bölme aşamasına getirdiler. Peki bu değişiklik; DİN VE ETNİK KÖKEN ÜZERİNDEN SİYASET YAPILMASINI, TERÖRDEN RANT SAĞLANMASINI ENGELLEYECEK Mİ? ? Sözüm ona 'kişisel verilerin güvence altına alınmasını' sağlayacaklar. Peki bu değişiklikle; İNSANLARI IRK, SİYASİ DÜŞÜNCE, FELSEFİ İNANÇ, DİN, MEZHEP VEYA DİĞER İNANÇLARI, SAĞLIK VE ÖZEL YAŞAMLARINA GÖRE FİŞLEYEN VE BU BİLGİLERİ BAŞBAKANA VE BAKANLARA BAĞLAYAN KENDİ YASALARINI ENGELLEYECEK Mİ? ? Cumhuriyet Tarihimizin en yüksek işsizlik oranına sahip olduk. Gençlerimizin %33'ü işsiz. Peki bu değişiklik; İŞSİZLERE İŞ BULMA OLANAĞI YARATACAK MI? ? Yıllarca emeklilere mükemmel hayat koşulları vaadettiler. Peki bu değişiklik; ÜÇ KURUŞ MAAŞA TALİM EDEN EMEKLİLERİN YÜZÜNÜ BİRAZ OLSUN GÜLDÜRECEK Mİ? ? Başbakan 2002'de 'ÖTV'yi ve KDV'yi indireceğiz, küçük esnafı, çiftçiyi ezdirmeyeceğiz' dedi. Sonra da ürünü para etmeyen çiftçiye 'ananı da al git!' dedi. Peki bu değişiklik; TARIM KESİMİNDE ÇALIŞANI, ÜRETİCİYİ, KÜÇÜK ESNAFI, ÇİFTÇİYİ KORUYACAK MI? ? Köylüyü madur ettiler, yerinden yurdundan ettiler, topraklarını değersiz hale getirdiler. Peki bu değişiklik; KÖYLÜNÜN 2b MADURİYETİNİ GİDERECEK Mİ? ? İşçi eylem yaptığında 'ayaklar baş olmamalı' dediler, işçiye ayak muamelesi yaptılar. Peki bu değişiklik; İŞÇİLERİN EMEĞİNİN SÖMÜRÜLMESİNİN ÖNÜNE GEÇECEK Mİ? ? İşçilere, Memurlara örgütlenme hakkı tanıyoruz dediler. Peki bu değişiklik; ŞİMDİYE KADAR UYGULANAN SÖZLEŞMELİ İŞÇİ/SÖLEŞMELİ MEMUR HAKSIZLIĞINI TARİHE GÖMECEK Mİ? ? Bu değişiklikle sözüm ona kadınları ve çocukları koruma altına alıyorlar. Peki bu değişiklik; 17-18 YAŞLARINDA FABRİKALARDA KAÇAK ÇALIŞAN KIZLARIMIZIN SENDİKAL HAKLARINI KORUYACAK MI? ? Evlenmeyen genç kızlarımızın babalarından aldıları sağlık yardımını iptal ettiler. Peki bu değişiklik; SAĞLIK HAKLARINI İADE EDECEK Mİ? ? 'En sosyal demokrat biziz' dediler. Peki bu değişiklik; GREV HAKKINA İYİLEŞTİRME GETİRECEK Mİ? ? Memurlara 'toplu sözleşme hakkı' diyorlar. Peki bu değişiklik; MEMURLARA GREV HAKKI GETİRECEK Mİ? ? 'Türkiye Büyüyor' dediler, 'bi büyümedik' diyene kızdılar. Peki bu değişiklik; GELİR DAĞILIMINDAKİ ADALETSİZLİĞİ GİDERECEK Mİ? ZENGİNİN DAHA ZENGİN YOKSULUN DAHA YOKSUL OLMASINI ÖNLEYECEK Mİ? ? 'Üstünlerin hukukundan hukukun üstünlüğüne geçiyoruz' dediler ama yıllarca zenginleşmek için suç işlemekten yorulmadılar. Peki bu değişiklik; MİLLETVEKİLİ DOKUNULMAZLIĞINI, KÜRSÜ DOKUNULMAZLIĞIYLA SINIRLAYACAK MI? ? Zenginleşen Çocuklarına 'ticari deha' dediler. 'Okutamıyoruz' dedikleri çocuklarına gemicikler aldılar. Peki bu değişiklik; HALKIMIZIN ÇOCUKLARINI ZENGİN EDECEK Mİ? ? Başbakan 25 Ekim 2002'de, 'iktidara gelirsek dokunulmazlıkları kaldıracağız' dedi. Peki bu değişiklik; MECLİS'İ "KANUN KAÇAKLARININ SIĞINMA EVİ" OLMAKTAN KURTARACAK MI? ? Herkese yargıya başvurma hakkını tanıyoruz dediler, Kamu Çalışanlarının bu hakkını elinden aldılar. Peki bu değişiklik; TOPLU SÖZLEŞME YAPAN MEMURLARA HAKKINI ALAMAZSA YARGIYA BAŞVURMA HAKKINI TANIYACAK MI?
İktidara gelmeden önce en büyük düşmanlarından biri YÖK'dü. Sözüm ona kaldıracaklardı. Peki bu değişiklik; YÖK'Ü KALDIRACAK MI?
Yıllarca eğitim reformundan bahsettiler. Peki bu değişiklik; DERSANE SİSTEMİNİ ORTADAN KALDIRACAK VE EĞİTİMİ PARASIZ HALE Mİ GETİRECEK?
Aylarca Tekel İşçileri'nin dramıyla yüreklerimizi yaktılar. Peki bu değişiklik; 4/C HAKSIZLIĞINI ORTADAN KALDIRACAK MI?
Hakim ve savcıların iş yükünün altında ezilmesine izin verdiler, vatandaşı da mahkeme koridorlarına hapsettiler. Peki bu değişiklik; MAHKEME KORİDORLARINDA ÖMÜR TÜKETMEYİ, ÇİLE ÇEKMEYİ ORTADAN KALDIRACAK MI?
Yargı bağımsızlığından sözediyorlar. Peki bu değişiklik; SİYASAL İKTİDARIN YARGIYI TÜMÜYLE ELE GEÇİRMESİNDEN BAŞKA BİR İŞE YARAYACAK MI?
Yıllarca en büyük hedefleri, bağımsız kalabilmek için direnen yargıyı alaşağı etmekti. Peki bu değişikliğin; ABDULLAH GÜL VE RECEP TAYYİP ERDOĞAN'A BAĞLI BİR YARGI OLUŞTURMAKTAN BAŞKA GETİRDİĞİ BİR ŞEY VAR MI?
12 Eylül Darbe Anayasası'nı ortadan kaldıracağız diyorlar ama, peki bu değişiklikte; ONURUMUZLA, İNSANCA YAŞAYABİLMEK İÇİN İSTEDİĞİMİZ TALEPLERİMİZİ GERÇEKLEŞTİRECEK Mİ?
Ben tarihte hiç bir dönem herhangi bir siyasi parti mensubu olmadım.Ama gerçekçi düşünün ve sağlıklı karar verin. Şeriat ve din konusuna gelince iyi ve koyu bir müslümanın.8 yaşında Tevcidli olarak KURAN' ı kerimi bitirdim. Elhamdülillah. Yazılarımın hiçbirinde şeriatla yada şeriata dönüş var gibi cümleller kullanmadım. ve bu yönde de korkularım olamaz. Lütfen gerçekçi olun ve sağlıklı düşünün siyasi görüşünüz ne olursa olsun. Saygılarımla........
Bazıları, bundan sonra şeriat gelecek diye korkuyor. Bazıları, menfaatlerimiz elden gidecek diye korkuyor. Bazıları, ...
Hasılı, değişmesi istenilen maddeleri herkes okuyor. Ama böyle bir okumaya mütehayyir kaldım. Nazar eşyanın mahiyetini değiştiyor.
Bu maddeleri okumasak bile buna kimler karşı çıkıyor bir bakalım. Ergenekon karşı, Pkk karşı, Bunlar kime karşı, millete karşı.
Öyleyse millete karşı olan bu gruba karşı durmak milletin vazifesidir.
Ayrıca böyle bir okumayı yapan arkadaşlara istihareye yatmayı tavsiye ederim. Bu tavsiyem müslüman olanadır. Belki siyasi ve inadi bir nazar, farklı göstermiş, aldanmış olabilir.