Bu yazıyı forumdaşlarımın okumasına havale ediyorum.
"Referandum parti meselesi değil memleket meselesidir" diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a göre Türkiye'nin geleceğini tayin edecek halk oylamasında hayır demek tam 20 ayrı anlam ifade ediyor...
YAŞ devam ediyor sivil irade "Ben bu kişilerle çalışmak istiyorum" hakkını askere karşı kulanacak mı kullanmayacak mı?
Göreceğiz ama "Güçlü ordu güçlü Türkiye" diyenlere "Önce insan gelir
insanı yaşat ki devlet yaşasın, güçlü insan güçlü Türkiye" demek fırsatı referandumda önümüze geldi.
Referandum parti meselesi değil memleket meselesidir.
"1-Darbeleri ve askeri müdahaleleri onaylıyorum.
2-Türkiye dünya liginde daha demokrat olamaya hazır değil, toplumumuz cahil ve kültürsüz.
3-Toplum olarak sürü psikolojisinde kalmaya mecburuz.
4-Birey olarak neyin iyi neyin kötü olduğuna ben karar veremiyorum, büyüklerimiz bilir diye düşünüyorum. Bunun için askeri vesayet devam etmelidir.
5-Zulüm, haksızlık ve adaletsizlik bana dokunmuyorsa ilgi alanıma girmez. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın.
6-Bu kadar özgürlük bize fazla, Türküm demeyen yok olsun daha iyi.
7-Son 50 yılda özellikle doğuda fail-i meçhul cinayetler vardı, terörle mücadelede kurunun yanında yaşta yanar. Nişantaşından şehit cenazesi kalkmamalı köylülerin tek yaptıkları şey zaten vatan için ölmektir.
8- Bir kaç terörist için bir köyün bombalanmasını doğal kabul ediyorum. Milli güvenlik için kişilerin özgürlükleri feda edilir.
9-Ordumuzda derin odakların ve cuntacıların olduğunu ve bazı terörist kışkırtmalarda rol aldıklarını biliyorum bu durumu onaylıyorum.
10-1960 27 Mayıs askeri müdahalesi yıllarında Japonya, Kore, İspanya bizle aynı refah ve gelişmişlik düzeyinde idi. Bugün darbeler nedeniyle geride kaldık ama olsun asker başımızdan eksik olmasın.
11-Ben fazla düşünmeyi sevmiyorum partim ne derse o yönde oy vereceğim.
12-Dış politikada Türkiye dünya liderleri arasına girdi hoşuma gidiyor ama bu yurtta sulh ilkesine uymuyor. Gereksiz riske giriyoruz. ABD ve İsrail'e karşı dik duran politikalar yanlıştır. Küçük oynayalım biz beceremeyiz.
13-ABD İsrail Avrupa bize dost değiller bu nedenle Avrupa birliğine girmek sakıncalıdır.
14-Dağdaki çobanın oyu ile benim oyum aynı olamaz görüşünü kabul ediyorum.
15-Türkiye'nin dinden uzak duran yöneticilerce yönetilmesi gerekir dindar doktor, subay, vali kaymakam istemiyorum.
16-İmam Hatip ve Kur'an kursları irtica yuvasıdır ılımlı İslam oyunudur dine ihtiyacımız yoktur.
17-Savunma sanayiimize harcanan para yıllık beş milyar dolar ve bu paranın yüzde doksanı İsrail'e gidiyor bu tercihi onaylıyorum.
18-Biz ikinci sınıf, % 60'ı aptal bir millet ve toplumuz kendi kendimizi yönetemeyiz askeri vesayet ve kontrol devam etmelidir.
19-Ekonomimiz iyi gidiyor fakat yoksul olalım ama dünyadan kopuk bir ada ülke gibi yaşayalım daha iyidir.
20-Türk olmak iyi insan olmaktan daha önemlidir. Hırsız da olsa bir Türk'ü namuslu bir Kürt'ten üstün tutarım."
Anayasamız da 27 maddelik değişikliğinin olmamasını sağlayacak her hayır oyu oy vermenin bedeli yukardaki durumun devamını istemektir.
Bu konu parti meselesi değil memleket meselesidir. Kendimizi inkar etmemek ve vicdanının sesini dileyip dinlememek ve de Türkiye gemisinin geleceği bizim tercihimizdedir.
18 Ağustos 2010 Çarşamba - 14:12 - Ensonhaber Ülkücüler referandumda 'Evet' diyecek 12 Eylül darbesinde cezaevlerinde işkence gören, idamla yargılanan ülkücüler, 30 yıl sonra bir araya geldi.
12 Eylül darbesinde işkence gören ülkücüler referanduma EVET için bir arada.12 Eylül darbesinde cezaevlerinde işkence gören, idamla yargılanan ülkücüler, 30 yıl sonra bir araya geldi.
MHPeski il başkanlarından Orhan Polat'ın da bulunduğu ülkücüler, "Bize işkence yapanların bir dakika dahi olsa mahkeme karşısına çıkarak hesap vermesini istiyoruz" dedi.
CAMİANIN ÖNDE GELEN İSİMLERİ
Toplantıya MHP Çorum eski il başkanı Orhan Polat, 12 Eylül'de idamla yargılanan Mustafa Seyrek, Çorum olaylarında ağabeyi öldürülen Adnan Baran, cezaevinde babası gözleri önünde dövülen Baki Kabakçı, yıllarca cezaevinde kalan Mustafa Kubat, Nurettin Sarıtaş, Kazım Acar, Bekir Özdemir, İbrahim Kandemir, Latif Gölkaya, İlyas Altun, Kazım Aslan ve Hikmet Durgun gibi camianın önde gelen isimleri iştirak etti. Ülkücüler, tek tek 12 Eylül'de yaşadıklarını anlatarak neden 'evet' oyu vereceğini izah etti.
ZULME UĞRADIK
Mustafa Kubat, "İşkence altında alınan ifadelerle idam edilen, intihar süsü verilerek öldürülen sakat bırakılan her türlü baskı ve zulme uğratılan ülkücülerin bu değişikliğe 'evet' dememesi mümkün değildir" dedi. Orhan Polat, cezaevlerinde hayasızca işkencelere maruz kaldığını söyledi. Polat, "Bize işkence yapanları mahkemelere çıkaranların, bir kez olsun bir saniye olsun mahkemede hesap vermelerini istiyoruz" ifadesini kullandı.
BABAMI ÖNÜMDE DÖVDÜLER
Sungurlu Ülkü Ocakları eski Başkanı Baki Kabakçı, "12 Eylül'de babam, ağabeyim ve ben birlikte tutuklandık. Babamı 45 gün boyunca gözümün önünde dövdüler. Ama ses çıkaramadım. Bu insanların hesap vermeleri vicdanlarımızı rahatlatacaktır" şeklinde konuştu.
MHP eski yöneticilerinden Hüseyin Ceylan ise MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeliye seslenerek, "Merhum Alparslan Türkeş'i 4 yıl 7 ay hapishaneye yatıranları yargılayacak bu yasaya neden destek olmuyorsunuz? Neden Kemal Kılıçdaroğlu'nun peşine düşüp 'hayır' diyorsunuz?" diye sordu.
İşte bir hukukçu gözüyle, "Anayasa Değişiklik Paketi"nde yer alan ve kadınları ilgilendiren o madde..
Türkiye, referanduma gidiyor ama bazı önemli maddeler nedense hiç gündeme gelmiyor.
Tartışmaların odağında yargının siyasallaşması iddiaları var. Ama oluşturulan bu yapay gündemin arasında kaybolup giden önemli maddeler de var.
İşte bir hukukçu gözüyle, "Anayasa Değişiklik Paketi"nde yer alan ve kadınları ilgilendiren o madde..
Emre Aköz / Sabah
Kadınlar niye 'evet' demeli? Sosyoloji profesörü arkadaşım, dünkü mesajında, "Anayasa paketinde sadece yargının tartışılmasına çok kızıyorum" diyordu. Devamı şöyleydi: "Paketin kadınlara (da) getirdiği pozitif ayrımcılık ilkesi o kadar önemli ki sadece bu madde 'EVET' dememe yeter." Arkadaşım feminist bir kadın. Ancak onunki ayakları yere basan türden. Yani bazıları gibi afaki bir erkek düşmanlığı yapmıyor. Bir başka özelliği de, "hepimizi örtecekler" bihuşluğuna kapılmadan, Hükümetin "somut" politikalarını eleştirmesi. Eğer 12 Eylül günü paket kabul edilirse. Kadınlar için yepyeni bir mücadele alanı açılacağına işaret ediyor arkadaşım. Haksız değil. Bugüne kadar kadınlar aleyhine çalışan mekanizmalara, "yasalar önünde erkek ile kadın eşit ya." diyerek dokunmadık. Hatta kadınların lehine bazı girişimleri, "Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı" diye reddettik. Halbuki dünyanın bütün demokratik ülkelerinde pozitif ayrımcılık var. Yani kadınlara ekstra haklar tanınıyor. Keşke Başbakan darbecilere ve taraflı yüksek yargıya değindiği kadar, bu maddeye de değinse.
Bunun için bütün maddeleri tek tek ekleyerek forumdaşlarımın oy ve yorumuna sundum. İnşaallah, yayınlandığında oy ve yorumlarınızı dört gözle bekliyorum. Bakalım ak nedir, kara nedir? Biz de bilelim.
Anayasa değişikliği bazılarına göre (ne hikmetse ergenekon, pkk taraftarlarına göre) ihanet olarak değerlendiriyor. Bazılarına göre anayasanın bir nebze de olsa sivilleşmesi ve darbelere karşıtlık olarak değerlendiriyor. Kimse ayranım ekşi demiyor. Hakikatin ortaya çıkması için maddelerin tek tek değerlendirilmesi ve ihanet ise hangi maddelerin ihanet olduğu açıklanması elzemdir. Şu madde bölücülüktür, ihanettir, ülkeyi bölünmeye götürür diyebilmek ve ispat etmek gerektir. Yoksa bu sözlerin hepsi aldatmacadır ve bazıların menfaatini savunmaktan ibaret kalır. Bunu yeni bir konu olarak değerlendirilmeli inşaallah.