Kur'ân hakikatleri öyle parlaktır ki yeryüzündeki hiç bir ışığa tabi olamaz. Semadaki güneşin yerdeki ışıklara tabi olmadığı gibi.
Fakat siyaset dine hizmet edebilir ve etmeli. Dine hizmet eden bir siyaset, halkının hem dünya hem de âhiret saadetine hizmet etmiş olur. Aksi takdir dine hizmet etmeyen siyaset yalan, dolan, şahsi menfaat üzerine bina edilir. Zulüm aleti olur. Bundan insanlık korkmalı ve çekinmelidir.
Her daim siyaseti dine hizmet ve alet eden idarecileri Allah'dan niyaz ederiz.
Hz. Ömer (ra) gibi idarecileri istiyorsak, evvela kendimizi sonra ailemizi ve akrabalarımızı, sonra çevremizi sonra da insanlarımızı düzeltmek ve fikir ve yaşantılarındaki hastalıkların tedavisine çalışmalıyız.
Hz. Ömer (ra) şimdi olsa, elbette halkın düzelmesi için çalışır. Mü'minleri memnun eder, ehl-i dünyayı üzmez ve ehl-i dalalete fırsat vermez inşaallah.
Bu güzel tamamlayıcı yazınızdan dolayı teşekkür ederim.
Evet, siyasilerimiz tam manasıyla İslamı yaşasalar, elbette sahabeler gibi bir devri yaşayabiliriz.
Fakat zerreleri günahkarlardan mürekkep olan bir hükümetten de yüzde yüz iyilik beklenmez.
Yüzde yüz iyilik beklemek insafsızlık olur.
Her hükümet bir adım ileri giderek dinin önündeki engelleri kaldırarak, sizin de dediğiniz gibi Kur'an'ı yaşayan ve yaşatan millet ve siyasiler gelsin. Hem halkına hem de bütün dünyaya adalet dağıtsın. Halkını açlık ve sefahatten ve cahillikten kurtarsın. Bunlar da sanat (sanayi), maarif (eğitim, ilim) ve ittifak ile elde edilebilir.
Öyleyse yüzde elli bir iyiliği olan hükümetlere dua edilmeli, manen desteklenmeli ki onlar da özlediğimiz ve beklediğimiz günler için bir adım daha atsınlar.
Hatalarını ise mutlaka tashih edelim, tahribine çalışmayalım. Tahripçilere destek olmayalım.
Yüce mevlaamın bu evreni yaratmakta bir gayesi vardır. Bu evren üzerinde yaşayan her canlınında (canlıdan kasıt sadece insan ve hayvan değildir. Görünen yada görünmeyen her şey) evren üzerinde bulunma amacı vardır. Her şey amacına uygun şekilde yapıldığı taktirde hayırlı bir neticeye ulaşır. Siyaset de amacı doğrultusunda yapıldığı zaman hedefine ulaşır. Siyaset ülkeye hizmet için bir araçtır; Ancak siyasetin dışında pek çok hizmet alanları mevcuttur. Hizmetin tek adresi siyaset değildir. Dine yapıcak hizmet en büyük hizmettir. Ne var ki siyasi tercihler doğru yapılmadığı, ehline verilmediği ve amacı dışında kullanıldığı zaman diğer tüm hizmetlerin önünde en büyük engel olmaktadır. Siyasetin amacı, toplumda bulunan çeşitli din, fikir, mezhep ve kültüre mensup vatandaşlarını ortak idealler ve projeler etrafında birleştirerek ülkeye hizmet ettirmektir. Ortak amaçlarla birlik ve beraberliği sağlamak, birlik ve dirliği temin etmek, huzur ve güven ortamı oluşturmaktır. Siyasiler bunu yapabildikleri oranda başarılı olurlar ve siyaset de amacına uygun yapılır. Bunun için devlet ve halk idaresi olan siyasetin ehil ellerde ve hizmet erbabının elinde olması lazımdır. Yoksa Peygamberimiz (asv)'in buyurduğu gibi "Emanet ehil ellere verilmezse, maddi ve manevi kıyametler kopar." Bu gün ve dün Ülkemizde siyasetle uğraşan tüm ama tüm siyasiler dini amaç değil araç olarak kullanmışlar bu yolla yanlızca insanımıza ve memleketimize kötü örnek teşkil etmişlerdir. En büyük kötülüğü de Yüce dinimiz islama yapmışlardır. Siyasetin en mühim gayesi ise adaleti sağlamak, hak sahiplerine hakkını vermek ve haksızları cezalandırmaktır. Bu zaten İslam anayasası olan Yüce kitabımız KURAN insanları doğruluğa ve baruışa götürecek en büyük nimettir. Adalet ancak hürriyet ortamında sağlanabilir. Hürriyetin olmadığı yerde adalet olmaz. İnsanların hak ve hürriyetlerini vermek, savunmak ve korumak ise siyasilerin en önemli vazifeleridir. Siyasetin en önemli amacı budur. Çözüm, siyasilerin dine, dayalı politikalardan vazgeçerek tüm vatandaşların ortak değerleri olan "Hak ve Hürriyetlere" ve ortak düşmanları olan "fakirlik, cehalet ve bölünmüşlüğe" karşı ortak projeler üreterek bunlar etrafında birliği sağlamak ve kalkınma politikaları uygulamak olmalıdır..
Yüce Allah insana ruh, akıl, irade, vicdan, nefis, şehvet, öfke gibi duygular vermiştir. Her birinin veriliş amacı ve kendisine ait ibadetleri ve Allah'a karşı görevleri vardır.
Siyasetin ve siyasetçinin görevi de En büyük anyasa olan Yüce kitabımız ''KURAN'' ın ışığında topluma hizmet etmektir. Bu sağlandığında da Dinimiz İslamı daha iyi yaşayacağız.
Kur'ân-ı Kerim bu hususu bize şöyle açıklar: "Allah insana hayatı nasıl amel işleyecek diye denemek için vermiştir. (Mülk, 67:2) hayrı ve şerri önüne koyarak (Enbiya, 21:35) mal ve evlat vererek (Enfal, 8:28) doğruluğu ve yalanı ortaya çıkararak, kimin yalancı ve kimin doğru olduğunu deneyerek (Ankebut, 29:3) ve diğer nimetleri önüne sererek, korku ve açlıkla (Bakara, 2:155) Allah yolunda ve rızası dairesinde çalışıp çalışmadığına bakacaktır.
İslam devletleri bu gün sürekli bir savaş halinde dir. Çünkü Devletlerin idaresine sahip olanlar Kuran çizgisinde değillerdir. Kendileri varlık içinde saltanat süsrerken halkları aç ve sefildir. Dinmizde bu yoktur. Kitabımız Kuran haksız mal edinmeye karşıdır.
Kısacası İslamı ve Kuranı devlet adamları uygulamıyorlar.
Siyasilerimiz İslamı yaşıyor ve uyguluyor olsalardı Peygamberimizin, Hz. Ebubekir ve diğer halifelerin mallarını nasıl dağıttığını nasıl yaşadığını bildiklerinden kendileri varlık içinde yaşamazlar halkıda aç bırakmazlardı. Allah Kur'ân-ı Kerim "Zulme uğramaları sebebiyle sizlere savaş izni verildi" (Hac, 22:39) derken "Sizinle savaşanlarla siz de savaşın" (Bakara, 2:190) buyurarak savaşın meşruiyetini ilan etmiştir.
Burada savaş illaki devletlere deyildir. Savaş içte de süregelen zulme karşıdır. Küfre karşı cihad vardır ve bu imanı anlatma ve akla hitap ederek delillerle iman hakikatlerini ispat etme şeklindedir. Din savaşla değil ilim ve eğitim ile yayılır
Allah katında makbul din olan İslam'a hizmet etmeyen siyaset zulmeder. Yalan ve nifak ile işler idare edilir. Liyakatsizler iş başına geçer. Böyle bir siyasetten de Allah'a sığınmak gerektir. Buna son asır şahittir.