Bu yazıyı Dilek Önder adlı gazete köşe yazarı kaleme almış. Ben bu yazıyı çok beğendim yazarın eline ve düşüncesine sağlık diyorum..
Türkiye'nin dış politikasıyla ilgili kimse ters bir yorum yazmasın...
Ekonomik verilerle ilgili moral bozucu tespitlerde bulunmasın...
Hele hele krizden hiç bahsedilmesin.
İlle de bahsedilecekse "teğet geçti" denilsin...
"Şimdi seçim yapılsa" anketlerinde yüzde 47'nin altındaki oranlar yayınlanmasın...
Maden işçileri toprak altında can çekişirken onların o işe bile bile girdiklerini kimse unutmasın!
Tekel işçileri inat etmesin.
Ederlerse de bunu kimse bilmesin...
Herkes askerliğin yan gelip yatmak olmadığını bilsin.
Ona göre yorum yazılsın...
Kimse ama kimse, "anamız ağlıyor" demesin.
Diyenler de analarını alıp gitsin....
Köşe yazarları az yazsın ki ülke huzur bulsun...
Şehitlere yabancı radyolarda kelle densin.
Ama kimse bununla ilgili olarak yargıya gitmesin...
Gitse de üç kuruştan fazla tazminat kararı verilmesin...
Bitmedi...
Ve anlaşılan hiç bitmeyecek...
Şimdi de...
Şehit evlerine gidip oradaki ayılıp bayılanlar gösterilmesin...
İyi, hiç olmazsa şimdilik analar babalar ağlamasın demiyor...
Zaten bu "kime yarar ki!" diyor ama...
Belki şu işe yarar:
Hani bizim toplumumuzda bir evden bir cenaze çıktığında...
Yaşlı bir büyük, hasta biri, ani bir ölüm, doğmamış bir bebek...
Biz onların acılarını paylaşırız.
Paylaştıkça onların acılarını hafifletmeye çalışırız.
İşte bu yüzden onların evlerini doldurur, helvalarını karıştırır, dualarını birlikte okuruz.
Mezarlarına teker teker hepimiz bir kürek toprak atarız.
Peki ya şimdi...
Şimdi ne yapacağız?
Her gün onlarca evden onlarca şehit cenazesi çıkarken...
Ve biz her bir şehidi kendi oğlumuz, kendi kardeşimiz, kendi eşimiz, henüz tanımadığımız babamız, dönüşünü beklediğimiz sevgilimiz, nişanlımız gibi hissederken...
Bu haberde bunu çok iyi görmekteyiz. Dilek Önder, Vatan'da yazan bir yazar ve yazıları ortada. Mustafa Kemal Öncel diye bir adamın provakasyonu neden delil gibi kullanılır? anlaşılmaz. Şu haber onu yalanlamaz mı, haber Radikal'in (Daha önce de yapmış Öncel, Başbakan'ın bu sözünden sonra korumaların da kendisini uzaklaştırması üzerine "Suya muhtaç olduk. Lan diye hitap etme. Ayıp be" diye söylenerek ayrıldı. Güvenlik görevlileri, eylemciyi bir süre izledi ama gözaltına almadı. Öncel, 2001 yılında da TBMM'de dönemin DYP lideri Tansu Çiller, Meclis Grubu'nda konuşurken "Kuyuluk Belediye Başkanı'nı lütfen görevinden alın" diye bağırmıştı. Öncel, DYP'li Kuyuluk Belediye Başkanı Yakup Şık'ın yolsuzluk yaptığını öne sürmüştü. Öncel, 13 Ocak 2004'te de TBMM'deki AKP Grup toplantısında kürsüde konuşan Erdoğan'dan, yolsuzluk yaptığını iddia ettiği Mersin'in Kuyuluk beldesinin AKP'li Belediye Başkanı'nın görevden alınmasını istemişti. Başbakan Erdoğan, o gün yanıt vermemiş, görevliler Öncel'i ağzını kapatarak, salon dışına çıkarmıştı. ) Ayrıca adam Mersinli de değil.
Pkk'nın terörüne çözüm aramalı, ordudaki pkkcılar temizlenmeli, canlı yayındaki 7 şehit olayı malum.
Terör olaylarının artmasını nasıl okumalı? Demek ki bazı gelişmelerden pkk rahatsız, istemiyor, eski düzeni istiyor. Ayrıca içerideki hainlerin buna müsaade etmesi. Bunlar sadece huzursuzluk çıkartıp hükümeti de günah keçisi yapmak için olmasın.
Hakperest, hakkı herzaman üstün tutmalı. Milli menfaatleri şahsi menfaatlere feda etmemeli.
Hapşırırken Burnu ya da Ağzı Kapamak, Felce Neden Oluyor.
Günün Sözü !
Yirmi yaşındaki bir insan, dünyayı değiştirmek ister . Yetmiş yaşına gelince , yine dünyayı değiştirmek ister, ama yapamayacağını bilir. Clarence S.Darrow